MESCID'LERLE ILGILI BAZI HÜKÜMLER

560 Kur'an-i Kerim'de mealen: "Muhakkak ki mescid'ler Allahû Teâla (cc)'nindir. Onun içinde Allah ile birlikte baska birine (hiçbir seye, hiçbir kimseye) ibadet etmeyin"(354) hükmü beyan buyurulmustur. Basta Kabe-i Muazzama olmak üzere cami ve mescidlerde yapilan ibadetler; Allahû Teâla (cc)'ya kulluk niyetiyle yapildigi için bu mekanlara "Allahû Teâla (cc)'nin" (Li'llâh) denilmistir. Imam-i Kasani "Humus" bahsinde bu mahiyet üzerinde titizlikle durmaktadir.(355) Yani Kabe-i Muazzama'ya nasil "Beytûllah" (Allah'in evi) denilmisse, cami ve mescidler için de ayni mahiyet sözkonusudur. Ibn-i Abidin; "Mescidi helâl olmayan mal ile nakislamak mekruhtur. Tac-is Seria bu babta söyle demektedir: "Ama bir kimse nakis için haram mal yahud sebebi haramla helâl karisik mal harcarsa mekruh olur. Çünkü Allahû Teâla (cc) helâlden baskasini kabul etmez. Binaenaleyh onun evini, kabul etmeyecegi bir seyle kirletmek mekruh olur"(356) hükmünü zikretmektedir. Günümüzde bu mahiyet nerede ise unutulmustur. Islâm ûlemasi mescid yapilirken "Kadi'nin (Ser'i serifle hükmeden hakimin) müsaadesi ve izni hususunda" hassasiyetle durmustur. Zira daha Resûl-i Ekrem (sav) döneminde münafiklar, mescid insaa etmek suretiyle mü'minlere tuzak kurmayi planlamislardir. "Dirar" mescidi olayinin mahiyeti budur. Simdi bunun üzerinde duralim.

 561 Kur'an-i Kerim'de mealen: "Bir de mü'minlere zarar vermek, küfrü kuvvetlendirmek, mü'minler arasinda tefrika düsürmek için ve bundan evvel Allah'a ve Resûlü'ne savas açan kimseyi beklemek maksadiyla bir mescid yaptilar. Ve "Biz bu mescidi ancak iyilik için bina ettik" diye yemin edeceklerdir. Allah sehadet eder ki; onlar yeminlerinde yalancidirlar"(357) hükmü beyan buyurulmaktadir. Ibn-i Kesir bu Ayet-i Kerime'nin tefsirinde; cahiliye döneminde ilmi ile söhretine kavusan Ben-i Gunem kabilesinden Ebû Amir'den bahsetmektedir. Bu sahis Hanif dininden ayrilmis; Tevrat ve Incil'in bütün hükümlerini ezberleyerek, halk arasinda korkunç bir mevkii elde etmistir.(358) Resûl-i Ekrem (sav)'in Medine'ye hicretinden sonra; hased ve kininden dolayi Islâm'a karsi savas açmistir. Ayet-i Kerime'de geçen "Allah ve Resûlüne karsi savas açan kimseyi beklemek maksadiyla mescid yaptilar" hükmünün, Ebû Amir'le ilgili oldugunu müfessirler kaydetmektedirler. Zira mescid yapma fikrini ortaya atan ve bununla mü'minleri birbirine düsürmeyi planlayan kimse budur.(359) Isin diger bir yönü bu Ebû Amir; Uhud savasinda sehid düsen ve Melekler tarafindan müjdelenen Hz. Hanzale (ra)'nin babasidir. Iste kavmiyetçilerin bir türlü kavrayamiyacagi mahiyet budur!.. Baba; Islâm'a tuzak kurmak ve küfrü güçlendirmek niyetiyle mescid yaptiriyor, ogul ise tevhid mücadelesi ugruna sehid düsüyor.

 562 Muteber tefsirlerin birçogunda "Dirar Mescidi'ni" Ebû Amir'in emrinde olan on iki münafigin yaptirdigi kaydedilmektedir.(360) Kur'an-i Kerim'de Resûl-i Ekrem (sav)'e hitaben; "O mescid-i dirar'da ebediyyen namaz kilma"(361) emri verilmistir. Bilindigi gibi Usûl-i Tefsir'de kaidelerden birisi de "Sebebin hususi olmasi hükmün umumi olmasina mani degildir" seklinde ifade olunmustur. Imami-i Suyuti: "Bir sebebe bagli olarak nazil olan ayetlerin, sebeblerin gayrisine de samil olmasinda ittifak edilmistir"(362) hükmünü zikreder. Dolayisiyle kafirler tarafindan insaa edilen; mü'minlere zarar vermek ve tefrikayi artirmak ve ideolojilerini yayarak küfrü güçlendirmek niyetiyle meydana çikan her mescid "Dirar" dir. Tabii bunun tesbit edilebilmesi için de; mü'minlerin velâyetine haiz olan "Ulû'lemr" veya görevlendirdigi "Kadi'lara" ihtiyaç vardir. Maalesef günümüzde bu imkanlara da sahip degiliz. Binaenaleyh "Bir mescid'in makbul bir mabed-i Islâm olabilmesi için; helâl bir malla ve sirf Allahû Teâla (cc)'nin rizasi için insaa edilmis olmasi icab eder.(363) Islâm ûlemasi, haram mal ile mescid yapilamiyacagi hususunda müttefiktirler. Bu hususta hiçbir ihtilaf yoktur.

 563 Resûl-i Ekrem (sav)'in Sahabe-i Kiram'dan Ma'an b. Adi, Malik b. Ed Dehsemi, Amr b. Yesküri ve Vahsi'yi (Hepsinden Allahû Teâla (cc) razi olsun) yanina çagirip; "Halki zalim olan su mescide gidin, onu yikin ve enkazini atese verin" buyurdugu bilinmektedir.(364) Günümüzde dahi, "Dirar Mescidi'nin" arsasi çöplük olarak kullanilmaktadir. Islâm ûlemasi, mescidlerin temellerinin takvaya dayanmasi hususunda müttefiktirler.(365) Mü'minler bu hususta çok titiz olmak; mescidlerini ancak "Helâl" mal ile sirf Allahû Teâla (cc)'nin rizasi için insaa ettirmek zorundadirlar. Ayrica Allahû Teâla (cc)'nin mescidlerine hizmet hususunda, gayr-i mesru güçlerden hiçbirsey talep etmemelidirler. Zira Allahû Teâla (cc)'nin indirdigi hükümleri çirkin görerek; kendi heva ve heveslerinden hükümler icad edenler; mutlaka mü'minlere tuzak kurmayi esas alirlar.

 564 Feteva-i Hindiyye'de: "Mescid'in kapisini kitlemek mekruhtur. Bazilari "Mescid'in esyalarini korumak niyetiyle kapisini kitlemekte beis yoktur" demislerdir"(366) hükmü kayitlidir. Ibn-i Abidin: "Mescidin kapisini kapamak (kitlemek) mekruhtur. Bu hususta Bahir'da söyle denilmistir: "Mekruh olmasi namaza mani olmaya benzedigi içindir. Teâla Hazretleri: "Allah'in mescidlerinde isminin anilmasini men eden kimseden daha zalim kim olabilir" buyurmustur. Zamanimiz müderrislerinden bazilarinin mescid'de ders okutmaya mani olmasindan cahilligi bununla anlasilmistir" meselenin tamami Bahir'dadir. "Ancak esyanin çalinacagindan korkarsa mekruh degildir" bu ibare "Bizim zamanimizda" diye kayitlanmaktan daha güzeldir. (Bazilari kayitlamistir) Çünkü meselenin esasi zarar korkusudur. Zarar korkusu bizim zamanimizin bütün vakitlerinde sabit olursa, namaz vakitlerinden maada her zaman mescidi kapamak mekruh olmaz. Hiçbir zaman korku yoksa kapamakta mübah olmaz "Fetih ve Inayede de böyle denilmistir. Mescidi kapamak hususunda tedbir mahalle halkina düser. Çünkü mahalle halki toplanarak birini mütevelli tayin ederse hakim (kadi) emretmedigi halde, o kimse mütevelli olur"(367) buyurmaktadir. Malûm oldugu üzere günümüzde "Laik devlet" mescidlerle ilgili isleri (Hangi niyetle oldugunu açiklamadan) üzerine almistir. Mahalle halkinin mescide mütevelli seçmesi de imkansizdir.

 565 Imam-i Merginani: "Mescidin üstünde cinsi temasta bulunmak, küçük abdesti bozmak ve helâ (tuvalet) edinmek mekruhtur. Zira mescidin üstü için, mescid hükmü mevcuddur. Hatta o derecedir ki; bir kimsenin mescidin üstünden, mescidin içindeki imama iktida etmesi sahihtir. Itikaf'a girmis bir mükellef; mescidin üstüne çikmakla itikafi batil olmaz. Cünüb, hayiz ve nifaslinin mescidin üstünde durmalari helal degildir"(368) hükmünü zikretmektedir. Ibn-i Abidin: "Mescidin üstü, gökyüzüne kadar mescid oldugu gibi, alti da yerin altina kadar mesciddir"(369) buyurmaktadir. Maalesef günümüzde bu hassasiyet de kaybolmustur. Feteva-i Hindiyye'de: "Mescidin avlusu da mescid hükmündedir. Bir kimse mescidin avlusunda imama iktida etmis olsa, saflar birbirlerine bitismemis ve avlu dolmamis olsa dahi, o kimsenin iktidasi sahih olur"(370) hükmü kayitlidir. Maalesef birçok belde de mescidlerin avlulari; "Faiz müesseseleri olan bankalarin" yaptirmis oldugu, siralarla doludur. Cemaat erken gelirse onlarin üzerinde oturur. Kat'iyyen de rahatsiz olmaz. Bunlara müdahale edebilecek ne kadi, ne mütevelli vardir.

 566 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Mescidlerinizi çocuklarinizdan, delilerinizden, alisverisinizden, gürültünüzden, kiliç kusanmanizdan ve ser'i cezalari tatbik etmekten uzak tutun!.. Cum'a günlerinde onlari buhurlayin! Kapilarina mataralar koyun"(371) Hadis-i Serif'ini esas alan Hanefi Fûkahasi; çocuklarin, delilerin mescide sokulmasini ve Hadis-i Serif'te beyan olunan amellerin yapilmasinin mekruh oldugunda ittifak etmistir. Feteva-i Hindiyye'de: "Muallimin çocuklara sicagin veya sogugun zarar vermesinden korkarsa, onlara mescidde ders vermesinin caiz olacagi" beyan edilmistir.(372)

 567 Mescidlere altin suyu ve diger maddelerle nakis yapilmasi caiz midir, degil midir? sualinde ihtilaf olunmustur. Molla Hüsrev: "Mescidi yaptiran kimsenin, kendi malindan altin suyu ile mescidi tezyin etmesinde beis yoktur"(373) buyurmaktadir. Alauddin El Haskafi: "Mescidin mihrabindan baska yerlerini kireç ve altinsuyu ile kendi helâl malindan nakislamakta beis yoktur. Mihrabi nakislamak ise mekruhtur. Çünkü namaz kilani mesgul eder. Ince nakislara ve benzerlerine özenmek bilhassa kible duvarinda mekruhtur. Bunu Halebi söylemistir" hükmünü zikreder. Ibn-i Abidin bu metni serhederken sunlari kaydetmektedir: "Beis yoktur tabirinde Semsü'leimme'nin dedigi gibi sevap olmadigina isaret vardir. O isi yapana basa bas kurtulmak yeter. Nihaye'de dahi: Çünkü beis yoktur sözü, müstehab (olan bu degil) baskasi olduguna delildir. Zira beis siddet manasindadir" denilmistir. Onun için Hidaye'nin haram bahsinde muzmerattan naklen; "Fukaraya sarf etmek efdaldir. Fetva buna göredir" denilmektedir. Bazilari nakisin mekruh oldugunu söylemislerdir. Çünkü Peygamber (sav): "Süphesiz kiyamet alametlerinden biri de mescidlerin zinetlenmesidir. Ilh.." buyurmustur. Birtakimlari da müstehab oldugunu söylemislerdir. Zira bunda mescide tazim vardir. Nakisin namaz kilani mesgul etmesi husuunu bozmakla olur. Secde yerine bakmasi gerekirken naksa bakar. Halbuki Bedayi'de namazin müstehablari babinda açiklandigina göre; namazda husu ve tevazû gerekir. Namaz kilan nihayet secde edecegi yere bakmalidir. Keza Esbah'ta beyan edildigine göre, namazda husuu müstehabtir. Bundan anlasiliyor ki; buradaki kerahat, "Kerahat-i tenzihiyyedir" Feteva-i Hindiyye'de: "Yazilarin düsme, dökülme ve tepelenip çignenme tehlikesi oldugundan, mescidin mihrabina ve duvarlarina Ayet-i Kerime yazarak süslemek dogru bulunmamistir"(374) denilmektedir.

 568 Cami içerisinde dilenciye para vermenin hükmü nedir? sualine cevap arayalim. Önce kimin dilenmeye hakki vardir? Hiç mali olmayan ve hayatini dilenmek suretiyle idame ettirebilen kimseye "Miskin" denilmistir.(375) Molla Hüsrev: "Içinde bulundugu güne ait yiyecegi mevcut olan kimseye dilenmek helâl olmaz"(376) hükmünü zikreder. Hanefi Fûkahasi: "Mescidde dilenmek haram olur. Dilenciye para vermek ise mutlak surette mekruhtur. Denilmistir ki; eger namaz kilanlarin boyunlari çignenmezse veya namaz kilan kimsenin önünden geçilmezse, dilenciye vermek mekruh olmaz. Birinci kavil ihtiyatlidir"(377) hükmünde müttefiktir. Ibn-i Abidin: "Mescidde siir okuma" hususunda sunlari kaydediyor: "Su da var ki, Imam-i Tahavi'nin "Mecma-ül-asar" serhinde rivayet ettigi bir hadiste: "Peygamber (sav) mescidde siir okunmasini, esya satilmasini ve namazdan önce halka kurulmasini yasak etti" denilmektedir. Buna mukabil Resûlullah (sav)'in Hasan (ra) üzerinde siir okusun diye minber koydurdugu rivayet olunmustur. Tahavi bu iki rivayetin arasini bulmak için, birinci hadisi Kureys'in yaptiklari hicivler gibi zararli siirleri, yahud mescidde siir söylemek alip yürüdügü ve herkesin siirle mesgul oldugu zamana hamletmistir. Mescidde esya satmanin yasak edilmesi de öyledir. Yani Resûlullah (sav)'in mescidde satisi yasak etmesi, bu is orada çok yayilip mescidler pazar yerlerine çevrilmesin diyedir. Zira Peygamber (sav) Hazreti Ali (ra)'yi mescidde ayakkabi dikmekten men etmemistir. Halbuki herkesin toplanip mescidde ayakkabi dikmesi mekruhtur. Satis, siir okumak ve halkaya oturmak da öyledir. Fazla olan mekruh, fazla olmayan mekruh degildir"(378) Resûl-i Ekrem (sav)'in "Mescidde birinin kayip mal aradigini görürseniz. "Allahû Teâla (cc) onu sana iade etmesin" deyiniz" Hadis-i Serif'ini esas alan Hanefi Fûkahasi, mescidde kayip mal arayip sormanin da mekruh oldugunda ittifak etmistir.

 

geovisit();