TA'ZIYEDE BULUNMAK

702 Ta'ziyye; sabir tavsiye etmek manasinadir. Ölü sahibine ta'ziyede bulunmak müstahsendir. Zahiriyye'de de böyledir. Ta'ziyenin vakti; ölüm hadisesinden itibaren üç gündür. Bu süreden sonra ta'ziye'de bulunmak mekruhtur. Ancak baska beldelerde ikâmet eden ve bu süre içerisinde ta'ziye'de bulunamayanlar müstesnadir. Eger ölü sahipleri sabirli ve sakin ise, defin hadisesinden önce de "Ta'ziye" yapilabilir. Ölünün bütün akrabalarina ta'ziye'de bulunmak müstehabtir. Ibn-i Abidin; "Ta'ziye yapan kimse; "Allah sana ecri cezil, sabri cemil ihsan eylesin. Meyyiti de afv ve magfiret buyursun" der" hükmünü zikrediyor.(631) Feteva-i Hindiyye'de "Ta'ziyelerin en güzeli Resûl-i Ekrem (sav) efendimizin ta'ziyesidir. Resûlullah (sav) söyle derdi: "Süphesiz ki alan da veren de Allahû Teâla (cc)'dir. Ecel-i müsamma'da onun katindadir. Kimin ne zaman ölecegini ancak ve ancak o bilir" hükmü kayitlidir.(632) Ta'ziye'de asil olan; ölünün yakinlarina sabir tavsiye edici ve onlarin acilarini dindirici sözler söylemektir.

 703 Mevlid; kelime olarak dogum zamani, dogum yeri veya dogmak manalarina kullanilir. Genellikle Resûl-i Ekrem (sav)'in "Dogum Gecesi" için kullanilmistir. Araplar arasinda mevlid olarak; "Baned Suad" "Kaside-i Bürde" ve "Hemziyye" gibi metinler vardir. Türkçe'de de yirmiye yakin "Mevlid"le ilgili siir mevcuddur. Mevlid merasimleri ilk defa; "Gulat-i Sia'nin" hakim oldugu Fatimi devletinde düzenlenmistir!.. Ibn-i Abidin müzik ve eglenceden baska birsey olmadigini kaydetmekte ve kat'iyyen mevlid okutturulmamasini tavsiye etmektedir.(633) Ayrica halk arasinda "ölünün 40. veya 52. gecesi" adi altinda yapilan törenler de; bid'at'tir!.. Esasen bunlarin bir kismi; gayr-i müslimlerden (zimmilerden) geçmistir. Ölüm ve dogum yildönümleri, yilbasi kutlamalari, kadinli-erkekli dügün merasimleri, caddelere heykel ve büstlerin dikilmesi, kirkinci gün ve sene-i devriyye ihtifallerini bu meyanda sayabiliriz.(634) Bunlarin tamami gayr-i müslimlerden gelmistir.

 704 Resûl-i Ekrem (sav): "Ölülerinizin iyiliklerini anin, kötülüklerini söylemeyin"(635) emrini vermistir!.. Mü'minler; kendilerinden olan (yani mü'min olan) kardesleri öldükten sonra, kat'iyyen onun kötülüklerinden bahis etmezler. Ayrica bu kardeslerini anmak için de; yilin belli günlerini tayin etmekten  siddetle kaçinirlar. Herhangi bir cenazeye "çelenk" göndermek, çok büyük bir hakarettir. "Zira "çelenk" bati toplumlarinda; "haç" isaretinin çiçeklerle süslenmesi sonucu ortaya çikmis bir adettir. Müslüman bir ölüye "çelenk" göndermek, onu "haç" tasiyan bir Hristiyana benzetmek demektir. Bundan daha büyük bir hakaret düsünülebilir mi?

 705 Resûl-i Ekrem (sav): "Kur'an-i Kerim'i okuyunuz, fakat onunla dünyalik kazanip yemeyiniz"(636) emrini vermistir. Ayrica Hz. Ömer (ra)'in ücretle Kur'an-i Kerim okuyan ve bunu geçis vasitasi haline getirenleri tehdit ettigi de bilinmektedir.(637) Ibn-i Abidin: "Bazilari ücretle Kur'an okumaya caizdir diyorlar, bunlar bir seye dayaniyorlar mi derseniz, derim ki; evet fetva veriyorlar. Fakat neye dayandiklarini sorsan, onlar da yeryüzünün sarkini ve garbini arasalar, saglam bir delil bulamazlar"(638) diyerek, meseleye açiklik getiriyor. Imam-i Serahsi: "Müslümanlara has oldugu sabit olan her türlü ibadet karsiligi ücret almak batildir"(639) hükmünü beyan ediyor. Sonuç olarak; Kur'an-i Kerim okumak bir ibadettir. Dolayisiyla bu ibadetten hasil olan sevap okuyana aittir. Bu sevabin, para ile satilmasi düsünülemez. Mü'minler; ölmüs olan kardesleri için Kur'an-i Kerim okurlarsa, kardeslik hukukuna riayet etmis olurlar. Bunun için ayrica ücret talebinde bulunmamalari sarttir.