KENDİ YERİNE BAŞKASINI HACCA GÖNDERMEK

1048 Bilindiği gibi hacc ibadeti; hem mali, hem de bedeni olan "Mürekkep" bir ibadettir. Dolayısıyla "üzerine hacc farz olan bir mükellef; vücût sağlığı noktasından aciz hale gelirse nasıl amel edecektir?" suali çerçevesinde, farklı ictihadlar ortaya çıkmıştır. Hanefi fûkahası: "Mükellef; hacc ibadetini bizzat edâ etme hususunda acze düşerse, vekâlet (bedel) caiz olur. Ancak kudreti olursa caiz olmaz. Kendi yerine bir başkasını hacca göndermenin cevazı için; ölüm veya ölene kadar acizliğin devamı şart kılınmıştır."(293) hükmünde ittifak etmiştir. Dürri'l Muhtar'da: "Zikredilen acz şartı farz olan hacc içindir. Nafile için değildir" hükmü kayıtlıdır. İbn-i Abidin bu metni şerhederken: "Acz şartı farz hacc içindir. Çünkü Lübab'tan naklen yukarıda söylediklerimizden biliyorsun ki; şartların hepsi farz hacc için şarttır. Nafile hacc için değildir. Nafile hacc için; İslâm, akıl ve temyiz'den başka şart yoktur. Yukarıda beyan edildiği vecihle, kiralanmamış olmak da şarttır"(294) hükmünü zikreder. Şimdi hacc'da niyabetin (vekâletin) caiz olmasının şartları üzerinde duralım.  1049 Hacc ibadetinde niyabetin (Vekâlet'in) caiz olmasının şartları şunlardır:   Birincisi: Kendi adına hacc yapılacak olan mükellef; malı olduğu halde bizzan haccı edâ etmekten aciz olmalıdır.   İkincisi: Kendi adına hacca vekil gönderen mükellef'in bu aczinin, ölüm anına kadar devam etmesi şarttır. Bedai'de de böyledir. Hasta iken kendi adına bir başkasını hacca gönderen mükellef; bu hastalık sebebiyle ölürse, yapılan hacc caiz olur. Ancak bu hastalıktan kurtulursa ve sıhhat bulursa; hacc hükümsüz kalır, tekrar hacca gitmesi icabeder.   Üçüncüsü: Hacca bedel gönderen kimsenin; bedel olarak (Niyabeten) giden kimseye, kendisi için haccetmesini emretmiş olmalıdır. Herhangi bir emir sözkonusu olmadan haccetmek caiz olmaz. Ancak varis olan kimselerin, varisi oldukları şahsın emri olmaksızın, onun adına bir başka şahsı hacca göndermeleri caizdir.   Dördüncüsü: Hacca vekil olarak gönderilen kimsenin ihrama girerken niyyet etmesi gerekir. Bu niyyet esnasında efdal olan o kimsenin,   "Allahümme innî ürîdül hacce feyessirhü lî vetekkabbelhü minnî ve min fülâmin"   "Yâ Rabbi, ben Haccetmek istiyorum. Bunu bana kolay kıl ve bunu benden ve fülândan kabûl et" demesidir. Ayrıca telbiye getirirken "Lebbeyk an fülânin (Yani .......için telbiye ettim, falan için ihrama girdim" demesi efdaldir.   Beşincisi: Me'murun (Bedel olarak hacca gönderilen kimsenin) hacc ibadetini Amirin (Kendisini hacca gönderen kimsenin) malından yapması esastır. Me'mur; Amir'in malı ile haccetmez de, kedi malı ile haccederse, bu hacc bedel olmaz.   Altıncısı: Memur (Naib, bedel, vekil) haccı binekli olarak edâ etmelidir.(295)  1050 Kendi adına hacca bir başka mükellefi gönderen kimsenin; dikkat edeceği önemli hususların başında, "Hacc ibadetini en iyi bilen kimseyi" seçmek gelir. Feteva-ı Hindiyye'de: "Kirmani'de "Efdal olan hacc işlerini en iyi bileni göndermektir" denilmiştir. Bedel olarak gönderilen kimsenin; hür, akil ve bülûğa ermiş olmasıdır. Gayetü's Sürûci, Şerhu'l Hidaye'de de böyledir"(296) hükmü kayıtlıdır. Malûm olduğu üzere mükellef'in içinde bulunduğu hal ile ilgili ilimleri tahsil etmesi farzdır.(297) Dolayısıyla gerek Amir (Haccın yapılmasını emreden kimse), gerek me'mur; bu konu ile ilgili bütün ilimleri tahsil etmek durumundadır.