KONUŞMAYI KESMEK (KÜSMEK VE DARILMAK) CÂİZ DEĞİLDİR

1770  Kur'ân-ı Kerîm'de: "Mü'minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını bulup barıştırın. Allah'tan korkun, tâ ki esirgenesiniz"(294) hükmü beyan buyurulmuştur. İslâm fıkhında kardeşlik; sadece sözde kalan bir hadise değildir. Nafaka, zekât, selâm verme, hakkı tavsiye etme, karz-ı hasen verme, maddî ve mânevî yardımda bulunma gibi vazifelerle tahkim edilmiştir Ayrıca Resûl-i Ekrem (sav): "Kendi nefsi için istediğini, kardeşi için de istemedikçe (tam manasıyla) iman etmiş olmaz"(295) buyurarak; "Kardeşlik Hukuku'nun" korunmasının imanla ilgili olduğunu hatırlatmıştır.

 1771 Meşru bir sebeble ve eğitim maksadıyla; küsmek mümkündür. Ancak meşru bir sebeb yokken; bir müslümanın diğer bir müslümana üç günden fazla küsmesi, selâmı ve muâşereti kesmesi câiz değildir. Nitekim Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Bir müslümanın kardeşi ile üç günden fazla dargın (küs) durması helâl olmaz. Üç günü doldurunca, hemen ona gidip selâm vermelidir, o da selâmına karşılık verirse ikisi sevapta ortak olurlar. Karşılık vermezse, o günaha batmış, selâm veren dargınlıktan çıkmış olur"(296) buyurduğu bilinmektedir. Bir babanın oğluna: "Sen kumar oynamayı bırakıncaya kadar, seninle konuşmayacağım" demesi, terbiyeye dayanan bir hadisedir. Bir süre ile kısıtlı değildir. Resûl-i Ekrem (sav) ve ashabı; mazeretleri bulunmadığı halde cihada katılmayanlarla konuşmamışlardır. Nihâyet onların tevbe etmesi ve bu tevbelerinin Allahû Teâla (cc) tarafından kabul edilmesi sonucu (ki bu arada 50 günden fazla süre geçmiştir) konuşmaya başlamışlardır. Burada da; meşru bir sebeb mevcuddur.

 1772 Birbirine dargın olan iki müslüman; aralarındaki anlaşmazlığı gideremezse, durum ne olacaktır? Âyet-i Kerîme'de: "O halde iki kardeşinizin arasını bulup barıştırın" emri verilmiştir. Duruma vakıf olan müslümanlar; anlaştırmak ve barıştırmak için kendilerini görevli hissetmelidirler. Bu konu ile ilgili olarak Resûl-i Ekrem (sav)in  teşvikleri vardır. Nitekim: "Size nafile namaz, oruç ve sadakadan daha üstün bir şeyi haber vereyim mi?" buyurur. Sahabe-i Kiram: "Evet!.. (seni dinliyoruz) Ey Allah'ın Resûlü!.. deyince Resûlullah (sav): "(Küs olan) iki müslümanın arasını bulmak, barıştırmaktır. Çünkü aranın bozulması, kökünden kazır. Saçı kazır demiyorum, dini kazır"(297) buyurmuştur. Şerhû Damad'da: "Yalan söylemek; kat'i nasslarla haram kılınmıştır. Esasen insan bunun çirkinliğini aklen de kavrar. Ancak cihad sırasında; kafire hile yaparak, yalan söyleyip onu aldatmak haram değildir. İki müslüman arasını bulup, barıştırmak niyetiyle  yalan söylemek de câizdir."(298) denilmiştir. Bunun dışında; zâlimin zulmünü defetmek ve mazlumu korumak niyetiyle de söylenen yalanın da haram olmayacağı kaydedilmiştir. Birbirine dargın olan karı-kocayı barıştırmak için de yalan söylemenin câiz olduğu bilinmektedir. Dikkat edilirse bütün bu fiillerde; zarûret söz konusudur.