KAVMİYETÇİLİK

Soru: "Ben; babası Türk, annesi Kürt olan bir Müslümanım. Her insan gibi, ben de Hz. Adem'in (as) çocuğu hükmündeyim. Allahu Teala'nın (cc) takdirine inanan bir Müslümanın, rengi, kavmi ve diliyle övünmesi mümkün müdür? (...) Türkiye Cumhuriyeti devleti onbeş yıldır, dış güçlerin desteklediği PKK terörüyle meşguldür. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan Müslümanlar, PKK'ya karşı direnmiş, onların zulümlerini durdurmaya çalışmışlardır. Medya'nın İslamcı terör örgütü ilan ettiği Hizbullah, PKK'ya karşı savaşan Müslümanlara takılan isimdir. PKK'nın çıkardığı gazetelerde ve dergilerde, devletin ajanı ilan edilen ve "Hizb-i Kontra" diye anılan bu insanların çoğu şimdi cezaevindedir. (...) PKK'ya göre Hizbullah; Kürt'ü Kürt'e kırdırmak için, devletin kurduğu bir tuzaktır. Halbuki; o bölgede yaşayan Müslümanlar, Marksist-Leninist PKK militanlarına karşı hayatta kalabilmek için mücadele etmişlerdir. (...) Son yıllarda; farklı kavimlere mensup olan Müslümanların, manen birbirlerinden uzaklaşmaya başladıkları görülmektedir. Irkçılık fesadı, milliyetçilik adı altında sürdürülmektedir. 28 Şubat süreci ile birlikte sivil ve asker vatandaşlar, CHP'nin Onuncu Yıl marşını söylemeye başlamışlardır. Bu marşta, "Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri" nakaratları vardır. Türkler ile Kürtleri yüzyıllardır bir arada tutan İslam dini, sivil ve asker bürokratlar tarafından mahkum edilmektedir. Bu, ayrı bir ızdıraptır. (...) Bu manzara karşısında; İslam alimlerinin siyaset ile meşgul olmaları zaruri değil midir? İslam ile siyaset birbirinden ayrılır mı? Asabiyet (kavmiyetçilik) için savaşan ve bu uğurda ölen kimsenin cenaze namazı kılınır mı?"

CEVAP: Bütün insanlar, son tahlilde Hz. Adem (as)'in asabesi hükmündedirler. Allahu Teala'nın (cc) tekliflerine muhatap olma açısından birbirlerine eşittirler. Resul-i Ekrem (sav)'in: "Ey insanlar!..Haberiniz olsun ki, Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Biliniz ki, Arabın Arap olmayan üzerinde, Arap olmayanın da Arab üzerinde; kızıl derilinin siyah derili üzerinde, siyah derilinin de kızıl derili üzerinde, hiçbir üstünlüğü ve fazileti yoktur. (Hepiniz müsavisiniz) Ancak, üstünlük takva iledir. Tebliğ ettim mi?"(1) buyurduğu malumdur. Her insanın kendi iradesi ile seçmediği bir ailesi vardır. Bu sünnetullaha hiçkimsenin itirazı olamaz. Kadere ve kazaya iman eden bir Müslümanın; dilini, kavmini veya rengini ileri sürerek, diğer insanlara karşı tekebbür etmesi mümkün değildir. İnsanların fikir ve kanaatleriyle birlikte dünyaya gelmedikleri de sabittir. Bu hakikatleri kabul etmeyen bir kimsenin, siyaset ilmini öğrenebilmesi mümkün değildir. Bazı İslam alimleri, "İnsanları hidayete ve hayra ulaştırmak, onları fesaddan kurtarabilmek için takip edilmesi gereken en güzel yola siyaset denilir"(2) tarifini benimsemişlerdir. İbn-i Abidin: "Siyaset; halkı, dünya ve ahirette kurtulacakları yola irşad etmekle onların salah ve menfaatleri için çalışmaktır" tarifini yapmış ve bahsin devamında şöyle demiştir: "Siyaset; ağır bir şeriat olup, iki nevidir. Siyaset-i zalime: halkın haklarına zıt olan siyasettir ki, şeriat bunu haram kılmıştır. Siyaset-i Adile: Halkın haklarını zalimlerin elinden kurtaran, zulüm ve fenalıkları defeden, fitne ve fesad ehlini meneden siyasettir ki, şeriattan sayılır."(3) İslam alimlerinin, şartlar ne olursa olsun, adil siyasetin gerçekleşmesi için gayret göstermeleri farzdır. Adil siyasetin hedefi; neseb ve sebeb unsurlarını, insanların dünyevi ve uhrevi saadetlerine vesile olacak şekilde tanzim etmektir. İbn-i Haldun, "aile, asabe, aşiret, kavim ve devlet" kavramlarını, değişik açılardan tahlil etmiştir. İbn-i Haldun'a göre asabiyet; mücerred bir birlik duygusunu değil, ortak bir yaşayışı, teşkilatlanmayı ve dayanışmayı beraberinde getirir. Asabiyetin amacı, dayanışmayı en üst düzeye çıkarmaktır. Bir kimsenin kavmini, zulüm ve haksızlıkta desteklemesine gayr-i meşru neseb asabiyeti denilir. Sahabe-i Kiram'dan Hz. Cübeyr b. Mutim (ra) tarafından rivayet edilen bir Hadis-i Şerif'te, Resul-i Ekrem (sav)'in: "Halkı asabiyet için toplanmaya çağıran, asabiyet uğruna dövüşüp, çarpışan ve asabiyet uğruna ölen kimse, bizden değildir"(4) buyurmuştur. İslam alimleri, "Bizden değildir" hükmünü dikkate alarak; asabiyet (kavmiyetçilik) uğruna savaşırken ölen kimselerin cenaze namazlarının kılınmayacağına fetva vermişlerdir.(5) İslam dini; kavimlerin birbiri ile alay etmelerini ve gayr-i meşru davranışlara yönelmelerini haram kılmıştır. Allahu Teala'ya (cc) ve ahiret gününe iman eden bir kimse; asabesini veya kavmini, kötülük ve zulümde destekleyemez. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.

(1) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned-İst: 1401, C: 5, Sh: 411. (2) İbn-i Kayyım El Cevziyye- Et Turuku'l Hükmiyye fi Siyasetü'ş Şer'iyye- Kahire: ty (Th.Muhammed C. Gazi), Sh: 16. (3) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar- İst: 1983, C:8, Sh: 186. (4) Sünen-i Ebu Davud- İst: 1401, C: 5,, Sh: 342 K. Edeb:121, Had. No: 5121. (5) İbn-i Abidin A.g.e., C:3, Sh: 436.