Güslün Hüküm ve Çeşitleri

Gusl´ün Mânâsı

Gusî kelimesi lügatte, suyun herhangibir şey üzerinden dökülmesi demektir. Şer´î mânâsı ise, suyu hususi bir niyetle bedenin üzerine dök­mektir.

Guslün Meşruiyeti

Gusl ister nezafet için, ister cünüplüğü gidermek için olsun meşrudur. Bir ibadete şart olup olmaması durumu değiştirmez. Kur´an, Sünnet ve İcma, guslün meşruiyetine delâlet eder. Kür´an´daki delillerden biri şu ayettir:

Şüphesiz ki Alan, çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever.

(Bakara/222)

Yani abdestsizlikten, maddî ve manevî pisliklerden çok korunanları, yıkananları sever. Sünnet´teki delillerden biri ise, Hz. Peygamber´in şu ha­dîsidir;

Her müslümanın haftada bir defa yıkanması, o günde başını ve be­denini yıkaması boynunun borcudur.[1]

Alimler, bu hadîsteki yıkanmayı Cuma günündeki yıkanmaya hamletmişlerdir. Yeri geldiğinde -Allah dilerse- daha fazla tafsilat verilecektir.

İcma´dan delili de şudur: Müctehid imamlar ´Nezafet için yıkanmak müstehab, ibadetin sahih olması için yıkanmak farzdır´ demişlerdir. Bu hususta onlara muhalefet eden bir kimse bilinmemektedir.

Guslün Meşruiyetinin Hikmeti

Guslün birçok hikmeti ve faydası vardır. Onlardan biri sevaba vesile olmasıdır. Çünkü şer´î mânâda yıkanmak ibadettir. Şeriatın emri.olduğu için cünüplükten temizlenmek için yıkanmanın ecri büyüktür. Bu ne­denle Hz. Peygamber ´Temizlik imanın yarısıdır´ buyurmuştur.[2] Bu temiz­lik, hem abdesti, hem de guslü kapsamaktadır.

Gusülden ötürü nezafet hasıl olur; bedendeki bütün kirler yok olur. İnsan bu temizlik sebebiyle hastalıklara yol açan mikroplardan korunur ve bedenin kokusu güzelleşir. Bu da insanlar arasında yakınlığa ve saygıya sebep olur.

Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Sahabîler, işçileri ve hizmetçileri olmadığı için bahçelerinde kendileri çalışırlardı. Toz ve ter nedeniyle onlardan çir­kin kokular gelirdi. Hz. Peygamber ´Keşke Cuma günü için yıkansaydınız´ dedi". Başka bir rivayette Hz. Peygamber ´Keşke siz bugün için yıkansaydınız1 demiştir.[3]

Yıkanmak insana neşe verir. Çünkü beden yıkanınca hayat ve enerji elde eder, üzerindeki gevşeklik ve tembellik yok olur. Hele cinsî münase­bet nedeniyle yıkanılırsa, yorgun düşen beden tamamen canlanır. Bu hu­susa daha sonra değinilecektir.

Gusl´ün Kısımları

Gusül farz ve mendub olmak üzere iki kısımdır. Farz olan gusül, ta­hareti gerektiren ibadetin, onsuz sahih olmasının sözkonusu olmadığı yıkanmadır. Farz olan guslün sebepleri de cünüplük, hayız, doğum ve ölümdür.

1. Cünüplük

Cünüb kelimesi lugatta uzaklık mânâsına gelir. ´O da öbürleri sezme­den uzaktan gözledi´ (Kasas/11) ayetinde cünüb kelimesi bu mânâda kullanılmıştır. Cinsel ilişkiye cenabet denir. Buna binaen cünüb kimse,

Guslün Hüküm ve Çeşitleri

meninin akmasından veya cinsî ilişkide bulunmaktan ötürü temiz olma­yan kişi demektir. Böyle durumdaki kişiye cünüb denir. Çünkü o, bu hâl üzere bulundukça namazı eda etmekten uzak olur. Cünüb kelimesi, er­kek için de kadın için de, tekil veya çoğul için de kullanılır; erkeğe de kadına da, bir kişiye de bir topluluğa da cünüb tabiri kullanılır.

Cünüblüğün Sebepleri Cünüb olmanın iki sebebi vardır:

1. Erkek veya kadının herhangibir sebepten (ihtilam, oynaşma, bakma, düşünme gibi şeylerden) dolayı boşalmasıdır.

Ümmü Seleme şöyle anlatıyor: Ümmü Süleym isimli bir kadın Hz. Peygamber´in yanma gelerek ´Ey Allah´ın Rasûlü! Allah hakkı söyle­mekten çekinmez. Kadın ihtilam olduğu zaman yıkanması gerekir mi?´ dedi.[4]

İhtilam olmak, kişinin uykusunda cinsel ilişkide bulunduğunu gör­mesidir. Hz. Aişe´den şöyle rivayet ediliyor: Hz. Peygamber´e ´İhtilam olduğunu hatırlamadığı halde donunda ıslaklık gören bir erkek cünüb sayılır mı?´ diye soruldu. Hz. Peygamber ´Evet, yıkanması gerekir´ dedi, Yine Hz. Peygamber´e ´Uykusunda ihtilam olduğunu gördüğü halde do­nunda ıslaklık olmayan kimse hakkında ne dersin?´ diye soruldu. Hz. Peygamber ´Onun yıkanması gerekmez´ dedi. O esnada Ümmü Süleym ´Bunu kadın görürse yıkanması gerekir mi?´ deyince, Hz. Peygamber ´Evet, gerekir. Çünkü kadınlar da erkekler gibidir´ dedi.[5]

2. Cünüblüğün diğer sebebi de cimadir. Cima yapmak, meni gelme­se bile yıkanmayı gerektirir. Hz. Peygamber şöyle demiştir:

Erkek, kadının bacakları arasına oturduktan sonra kadını yorduğu zaman onun üzerine gusül farz olur.[6]

Erkeğin sünnet yeri, kadının sünnet yerine dokunursa hem erkeğe, hem de kadına gusül vacib olur.[7]

Cünüb Olan Kişiye Haram Olan Şeyler

1. Cünüb olan kişi ister nafile, ister farz olsun namaz kılamaz.

Ey iman edenler! Sarhoş olduğunuz zaman ne söylediğinizi bilecek derecede ayılıncaya kadar, cünüb iken de -yolculukta olmanız hariç- gusledinceye kadar sakın namaza yaklaşmayın.

(Nisa/43)

Bu ayetteki na/naz´dan maksat, namaz kılınan yerlerdir. Cünüb olan kimsenin mescide girmesi yasak olduğuna göre, namaz kılması haydi haydi yasak olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Taharet olmaksızın hiçbir namaz kabul edilmez.[8]

Taharet hem küçük, hem de büyük hadesten temiz olmayı ifade eder, abdestsiz ve cünübken namaz kılmanın hararri olduğuna delâlet eder.

2. Cünüb olan kişinin mescidde oturması haramdır. Ancak hiç bek­lemeksizin girip çıkması haram değildir; zira Allah Teâlâ ´Cünüb iken de -yolcu olmanız hariç- gusledinceye kadar namaza yaklaşmayın´ (Nisa/43) buyurmuştur. Bu ´cünübken camide oturmayın ve namaz kılmayın1 de­mektir. Ancak camiden geçilebileceğini gösterir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Mescid hayızlı bir kadın için de cünüb bir insan için de helâl kılınmamıştır.[9]

Yukarıdaki ayetteki gibi -hayız konusunda göreceğimiz nedenlerden ötürü- bu hadîsteki hüküm de mescidde beklemeye ve oturmaya hamle­dilir.

3. Cünüb olan kişinin ister farz, ister nafile olsun Kabe´yi tavaf etmesi de haramdır. Çünkü tavaf da namaz gibidir; namazda olduğu gibi tavafta da abdest şarttır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Kabe´yi tavaf etmek de salât´tır. Ancak Allah, tavaf esnasında konuş­mayı helâl kılmıştır. Tavaf esnasında konuşan da hayırdan başka birşey söylemesin.[10]

4. Cünüb olan kişinin Kur´an okuması da haramdır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

» Hayızlı bir kadın ve cünüb bir kimse, Kur´an´dan birşey okuyamaz.[11]

Bir Mülâhaza

Cünüb bir kimse mushafa bakabildiği gibi, telaffuz etmeksizin Kur´an1: kalbinden geçirebilir. Kur´an´daki zikirleri Kur´an okumak mak­sadıyla değil de zikir maksadıyla okuyabilir. Meselâ Kur´an´daki şu ayeti zikir maksadıyla okuyabilir:

Ey Rabbimiz! Bize dünyada da bir güzellik, ahirette de bir güzellik ver, bizi ateşin azabından koru!

(Bakara/201)

Bu bir ayet olduğu halde cünüb olan kişi bunu dua amacıyla oku­yabilir. Cünüb iken hayvana bindiğinde, dua amacıyla şu ayeti okuyabilir:

Bunu bizim hizmetimize vereni teşbih ve takdis ederiz. Aksi takdirde

biz bunlara güç yetiremezdik.

(Zuhruf/13)

5. Cünüb olan kişiye Kur´an´ı tutması, kaldırması, yaprağına dokun­ması, bir sandıkta iken onu kaldırması haramdır.

Ona temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. (Vâkıa/79) Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Kur´an´a ancak temiz bir kimse dokunabilir.[12] Bir Mülâhaza

Cünüb bir kimse kumaşlar veya elbiseler içinde olmak şartıyla, tut­maktan maksadı da Kur´an olmaksızın Kur´an´ı tutabilir. Böylece Tefsir kitaplarını da taşıyabilir. Çünkü Tefsir kitaplarını taşımak, örfen Kur´an´ı taşımak sayılmaz.

2. Hayz

Hayz, lugatta akmak mânâsına gelir. Şer´î mânâsı ise, hilkat ve ta­biatından ötürü kadından kan gelmesi demektir. Bu kan, kadının rahmi­nin en üst kısmından gelir. Sağlıklı olan ve buluğ çağına giren her kadından belli zamanlarda akar.

Hayz´ın Gusl´ü Gerektirdiğinin Delili

Hayz´ın gusl´ü gerektirmesinin delili Kur´an ve Sünnet´tir. Kur´an´dan delili şu ayettir:

Sana kadınların aybaşı hali hakkında soruyorlar.-De ki: (O (hâl) bir eziyettir´. Kadınlar aybaşı halindeyken onlara yaklaşmayın, temizle­ninceye kadar bekleyin. Temizlendiklerinde Allah´ın size emrettiği yoldan onlara varın. Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever. (Bakara/22)

Hadîsten delili ise, Hz. Peygamber´in Fatıma binti Ebî Hubeyş´e söy­lediği şu hadîstir:

Hayız görmeye başladığında namazı bırak, hayız kesildikten sonra yıkan ve namazını kıl.[13]

Buluğ Yaşı

Buluğdan maksat, kadın ve erkeğin namaz, oruç, hac ve benzeri emirlere muhatap olacak duruma gelmesidir. Buluğ zamanı, bazı şeylerle bilinir:

1. Kadın veya erkeğin ihtilam olmasıyla bilinir.

2. Kadının hayız kanı görmesiyle bilinir. Kadın hayız görmeye başladığı zaman buluğ yaşına girmiş demektir. Bu durum kamerî takvime göre dokuz yaşında meydana gelir. Dokuz yaşına geldiği halde ihtilam olmuyor, hayız görmüyorsa, bu yaşadığı memleketin hayat ve tabiat şartlarından ötürüdür. Yaşadığı memleketin iklimi sıcaksa, kızın dokuz yaşında hayız görmesi mümkündür. İklimi soğuksa daha ileri yaşlarda hayız görür.

3. Kamerî takvime göre, onbeş yaşına geldiği halde ihtilam olmayan veya hayız görmeyen kız, buluğ yaşına girmiş sayılır.

Hayz1 in Müddeti

Hayz´ın en kısa, en uzun ve bir de normal müddeti vardır. Hayz´ın en kısa müddeti bir gün bir gecedir. En uzun müddeti onbeş gündür. Normal müddeti ise altı veya yedi gündür. Hayızdan temizliğin en az müddeti onbeş gündür. Temizlik süresi bazen senelerce sürer. Bunlar müşahede ve tecrübeyle bilinen şeylerdir. Bu tür durumların olduğu gö­rülmüştür. Kadın bir gün bir geceden az müddette kan görürse veya on beş gün onbeş geceden fazla kan görürse, bu kan hayız kanı değil, is-tihaze kanıdır. Hayız kanı, istihaze kanından rengi ve şiddetiyle ayırdedilir.

istihaze Kanı

Bu, hastalık kanıdır. Rahmin en altında olan bir damardan çıkar. Bu damara azil denir. Bu kan aktığı zaman abdest bozulur, fakat guslü ge­rektirmez. Namaz ve orucu bırakmayı da gerektirmez. Bu bakımdan isti­haze kanı gören bir kadın, kanı yıkamalı ve kanın aktığı yeri bağlayıp her farz namaz için abdest alarak namaz kılmalıdır.

Hz. Peygamber, istihaze kanı gören Fatıma binti Ebî Hubeyş´e şöyle demiştir:

Hayız kanı siyah bir kandır. Bu kanı gördüğünde namazdan uzakdur. Diğer kan ise hastalık kanıdır; bu kan geldiği zaman abdest al ve namazını kıl [14]

Fatıma binti Ebî Hubeyş, Hz. Peygamber´e gelip ´Ey Allah´ın Rasûlü, ben devamlı istihaze kanı görüyorum, namazı terkedeyim mi?´ deyince Hz. Peygamber şöyle dedi:

Hayır terketme, o hayız kanı değil sadece hastalık kanıdır. Hayız gördüğün zaman namazı terket, kesildiği zaman da onun vaktini takdir et, sonra da kanı yıka ve namazını kıl.[15]

Hayızdan Ötürü Yapılması Haram Olan Şeyler

1. Hayızlı iken namaz kılmak haramdır. Çünkü Fatıma binti Ebî Hubeyş´in istihaze kanı hususunda rivayet edilen hadîsler buna delâlet eder.

2. Hayızlı iken Kur´an´ı okumak, mushafa dokunmak ve taşımak ha­ramdır.

3. Mescidde durmak -mescidden geçmek değil- haramdır. Bu husus cünüplük bahsinde de geçmişti. Mescidden -beklemeksizin, orada otur-maksızın- sadece geçmenin haram olmadığının delili, daha önce geçen delillerle beraber şu hadîstir. Hz. Aişe şöyle anlatıyor: "Hz. Peygamber mesciddeyken, bana ´Seccadeyi ver1 dedi. ´Ben hayızhyım´ deyince ´Senin hayızın elinde değildir1 dedi".[16]

Hz. Meymune de şöyle anlatıyor: ´Hayızlı olduğumuz halde, Hz. Peygamber´e mescidde seccade açıyorduk´.[17]

4. Hayızlı kadının Kabe´yi tavaf etmesi haramdır. Bu husus cünüplük bahsinde geçmişti. Bunun delilinin biri de Hz. Aişe´nin şu rivayetidir:. "Hac maksadıyla Medine´den çıktık. Şeref denilen yere geldiğimizde ben­den hayız kanı geldi. Ben ağlamaya başladım, Hz. Peygamber yanıma gelerek ´Neden ağlıyorsun, yoksa hayız mı gördün?´ dedi. ´Evet, hayız gördüm´ dedim. Hz. Peygamber ´Bu, Allah´ın Adem´in kızlarına yazdığı bir şeydir. Hacıların yaptığı herşeyi yap, fakat Kabe´yi tavaf etme´ dedi".[18]

Bunların dışında hayızlı kadına haram olan başka şeyler de vardır:

a. Eğer kanın mescidde akıp mescidi kirletmesi sözkonusu ise mes­cidden geçmek haram olur. Çünkü kan necistir, mescidi necasetle kirlet­mek ise haramdır. Kanın akmayacağından emin olunursa mescidden ge­çilebilir.

b. Hayızlı kadın farz veya nafile oruç tutamaz. Bunun delili şu hadîstir: Hz. Peygamber´e ´Kadının dini neden eksiktir?´ diye sorulunca, Hz. Peygamber ´Hayızlı olduğu zaman namaz kılamayıp oruç tutamadığı için´ diye cevap vermiştir.[19]

Nitekim bu hususta ictna vardır. Hayızlı bir kadın, hayızdan ötürü tutamadığı orucunu temizlendikten sonra kaza etmelidir, fakat hayızlı iken kılamadığı namazlarını kaza edemez. Hayız kanı kesildikten sonra, gusletmemiş olsa bile oruca başlaması farzdır.

Muaze isimli bir kadın şöyle rivayet ediyor: Hz. Aişe´ye ´Hayızlı bir kadın neden orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?´ diye sordum. Hz. Aişe ´Biz hayızlı olduğumuzda orucu kaza etmekle emrolunduk, fa­kat namazı kaza etmekle emrolunmadık´ dedi.[20]

Belki de bunun hikmeti şudur: Namaz çok olduğu için kaza edilmesi zor gelir, fakat oruç böyle değildir.

c: Hayızlı bir kadınla cinsî ilişkide bulunmak haramdır. Hayızlı kadının diz kapaklarıyla göbeği arasındaki kısımla oynamak da haramdır.

Kadınlar aybaşı halindeyken onlara yaklaşmayın, temizleninceye ka­dar bekleyin. Temizlendiklerinde Allah´ın size emrettiği yoldan onlara varın. Şüphesiz ki Allah çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever. (Bakara/222)

Bu ayetteki ´onlardan uzak durun´ ibaresinden maksat; ´onları terke-din, onlarla cinsî münasebette bulunmayın´ demektir.

Abdullah b. Sa´d, Hz. Peygamber´e ´Karım hayızlı iken bana neresi helâl olur?´ diye sordu. Hz. Peygamber ´İzar´ın üst kısmı helâl olur´ dedi.[21]

îzar göbek üzerine bağlanan bir sütredir. Göbekten diz kapaklarına kadar sarkar. İzann üst kısmı sözünden maksat ´göbekten yukarısı´ demektir. Göbekten diz kapaklarına kadar olan kısım haramdır. Diz kapaklarından aşağıda ise ayak bilekleriyle ayaklar vardır.

3. Doğum

Doğum, hamlin bırakılması demektir. Bazen doğumdan sonra kan gelmez. Bu durumda doğumun hükmü, cünüplüğün hükmü gibidir. Sadece gusül yeterlidir.

Çocuk, kadın ve erkeğin suyundan meydana gelir. Hamlin yeri ve konumu ne kadar değişik olursa olsun durum değişmez. Doğumun he­men akabinde gelen kana nifas (lohusa) kanı denir. Nifas kanıyla ilgili hususlar aşağıda belirtilmiştir:

Nifas (Lohusa) Kanı

Nifas´m lügat mânâsı doğum, şer´î mânâsı ise ´doğumdan hemen sonra gelmeye başlayan kan´dır. Bu kana nifas denilmesinin sebebi, nef­sin (çocuğun) çıkışından hemen sonra başlamasıdır. Kadın için nufesa tabiri kullanılır. Doğum esnasında çıkan veya doğumdan kısa bir süre önce çıkan veya çocukla beraber çıkan kan, nifas kanı değildir. Çünkü çocuktan önce çıkan bir kandır, bu şekilde çıkan kan, hastalık nedeniyle gelen kandır. Bu nedenle kan gelse dahi doğum esnasında da da namaz kılmak kadına farzdır. Ancak o esnada namaz kılma imkânı yoksa, kaza etmesi vacibdir.

Nifas´ın Müddeti

Nifas´ın en az müddeti, bir an´dır. Bazen nifas kanı birkaç gün devam eder. Çoğu zaman 40 gün sürer, en uzun müddeti ise 60 gündür. 60 günden fazla süren kan ise istihaze kanı sayılır. Burada esas olan şey, müşahede ve tecrübedir. Bu hususu hayzm müddeti bahsinde an­latmıştık

Nifas´tan Ötürü, Yapılması Haram Olan Şeyler

Âlimler, nifasın da hayız gibi olup hayızdan ötürü haram olan şeylerin, nifas´tan ötürü de haram olduğunda ittifak etmişlerdir.

Hamilelik Esnasında Görülen Kan

Hamile bir kadın kan görürse ve bu kan da hayzm en az müddeti kadar (bir gün bir gece) devam ederse, hayzın en uzun müddeti olan onbeş gün onbeş geceyi geçmezse bu kana hayız kanı denir. Zahir olan görüşe göre bu durumdaki kadın namazı, orucu ve hayızhya haram olan herşeyi terketmelidir. Bu kan hayzın en az müddeti olan bir gün bir ge­ceden az veya en uzun müddeti olan onbeş gün onbeş geceden fazla olursa, en kısa olanı ve en uzun olanı istihaze kanı sayılır; namaz ve diğer ibadetler hususunda onun hükmünü alır.

Bazı âlimler ´Hamile kadının gördüğü kan ne kadar olursa olsun hayız kanı değil, istihaze kanı sayılır. Çünkü hayız kanının çıkış yerini ka­patmıştır´ demişlerdir. Genellikle olan durum budur. Kadının hamilelik döneminde hayız görmesi imkânsız değilse de çok nadirdir.

Hamileliğin Müddeti

Hamileliğin en kısa müddeti altı aydır. Bunu şu ayetlerden anlıyoruz: Onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. (Ahkaf/15) Sütten kesilmesi de iki senede olmuştur. (Lokman/14) Hamilelik ve süt emme müddeti otuz ay, süt emme müddeti ise iki yıldır. Otuz aydan iki yıl çıkarılırsa, hamilelik müddetinin altı ay olduğu görülür ve bu altı ay hamileliğin en kısa müddetidir. Eğer kadın evlendik­ten sonra altı aydan daha kısa bir zamanda çocuk doğurursa, çocuk da ölü değilse onun nesebi o kadının kocasına bağlanmaz.

Hamileliğin normal müddeti dokuz aydır. Çünkü kadınların çoğu do­kuz ayda -birkaç gün önce veya birkaç gün sonra- doğum yaparlar. imam Şafii´ye göre hamileliğin en uzun müddeti dört yıldır. Hamileliğin dört yıl sürmesi imkânsız değilse de çok az vaki olmuştur. İmam Şafii de buna binaen böyle ictihad etmiştir.

4. Ölüm

Bir müslüman öldüğü zaman onu yıkamak, diğer müslümanlara farzdır. Fakat bu farz, bazı müslümanların bu görevi yerine getirmesiyle diğer müslümanların üzerinden düşen bir farz-ı kifayedir. Bu görevi ister akrabaları, ister yabancılar yerine getirsin durum değişmez. Eğer hiç kimse bu görevi yapmazsa, bütün müslümanlar günahkâr olur. Yıkayıcının, ölüyü yıkarken gusle niyet etmesi vacibdir. Bunlar şehid olmayan bir ölü için sözkonusudur. Şehid ise yıkanmadan defnedilir. Bunun tafsilatı cenaze bahsinde ölünün hükümleri konusunda geçecek­tir. Ölünün yıkanmasının farz olduğunun delili Hz. Peygamber´in ih-ramhyken devesi tarafından yere atılıp da boynu kırılan zat için söylediği şu sözüdür:

Onu, su ve sidr (köpüklü ot) ile yıkayın.[22] Sünnet Olan Gusül

Bu tür gusül olmasa da namaz kılmabilir. Fakat şeriat, onları birtakım ihtimallerden dolayı mendub kılmıştır. Mendub olan guslün tafsilatı aşağıda verilmiştir.

1. Cuma Günü Yıkanmak ve Bu Yıkanmanın Meşruiyeti

Cuma namazına gidecek bir kimsenin Cuma günü gusletmesi sün­nettir. Seferi, kadın ve çocuklar gibi Cuma namazının kendilerine farz olmadığı kimselere dahi Cuma günü gusül almak sünnettir. Bazı âlimler ´ister Cuma namazına gitsin, ister gitmesin her müslümanın Cuma günü yıkanması sünnettir´ demişlerdir. Cuma günü gusül almanın meşruiyetine Hz. Peygamber´in şu hadîsi delildir:

Cuma namazına gitmek isteyen kimse yıkansın.[23] Buradaki emir mendubiyet içindir; zira Hz. Peygamber başka bir hadîsinde şöyle buyurmuştur:

Kim Cuma günü abdest alırsa gerekeni yapmıştır ve güzeldir. Fakat kim de yıkanırsa yıkanmak daha faziletlidir.[24]

Cuma Günü Yıkanmanın Vakti

Cuma günü yıkanmanın vakti, fecr-i sadık´ın ezariıyla başlar. Fakat Cuma namazına yakın bir vakitte gusül almak daha faziletlidir. Bu, guslün amacına daha uygundur. Çünkü gusül´den maksat, teri ve pis kokuları giderip bedeni temizlemek ve bedenin kokusunu güzelleştirmektir. Şeriat, insanların Cuma günü bir araya geldiklerinde birbirlerinin kokusundan rahatsız olmamaları için Cuma günü yıkanmalarını mendub kılmıştır. Bu nedenle Hz. Peygamber, soğan ve sarımsak yiyen kimseyi mescide gelmekten menetmiştir.

2. Bayramlarda Yıkanmak ve Meşruiyeti

Ramazan ve kurban bayramında ister namaza gitsin, ister gitmesin her müslümanın yıkanması sünnettir. Çünkü bayram günü süs günüdür, yıkanmak da bu nedenle sünnet kılınmıştır.

Bunun delili şu rivayettir: ´Abdullah b. Ömer, Ramazan bayramı günü yıkanıyor, sonra musallaya (Bayram namazının kılındığı yere) gidiyordu´.[25] Kurban bayramı da Ramazan bayramına kıyas edilir. Bunu, iki bayramda yıkanmanın, Cuma günü yıkanmaya kıyas edilmesi de desteklemektedir. Çünkü amaç ikisinde de aynıdır; bu da insanlara eziyet vermemek için-temizlenmektir.

İbn Abbas şöyle rivayet ediyor: ´Hz. Peygamber, Ramazan bay­ramında da Kurban bayramında da yıkanırdı´.[26]

Bu hadîsi, daha önce geçen İbn Ömer´in uygulaması ve Kıyas desteklemektedir.

Ramazan ve Kurban Bayramında Gusül Almanın Vakti

Ramazan ve Kurban bayramında gusül almanın vakti, bayram gece­sinin ortasından itibaren başlar.

3. Güneş ve Ay Tutulması Esnasında Gusül Almak ve Meşruiyeti

Güneş ve ay tutulması esnasında namaz kılmak isteyen kimsenin gu­sül alması sünnettir. Bunun delili, Cuma günündeki gusle kıyas etmektir. Çünkü bunların amacı birdir; ikisinde de amaç, bir araya toplanan halkın eziyet görmemesidir.

Güneş ve Ay Tutulması İçin Gusül Almanın Vakti

Güneş ve ay tutulması sebebiyle gusletmenin vakti, tutulmanın başlangıcından itibaren başlayıp tutulmanın sonunda biter.

4. Yağmur Namazı İçin Gusül Almak

Yağmur namazı kılmak isteyen bir kimsenin, namaza çıkmadan önce gusletmesi sünnet1 tir. Bu da ay ve güneş tutulması esnasındaki gusle kıyasla sabittir.

5. Ölü Yıkayan Bir Kimsenin Gusül Alması

Ölü yıkayan bir kimsenin gusletmesi sünnet´tir. Bunun delili Hz. Peygamberin şu sözüdür:

Kim bir ölü yıkarsa, yıkadıktan sonra kendisi de yıkansın.[27] Şu hadîs ise bu yıkanmanın vacib olmadığını göstermektedir:

Ölülerinizi yıkadığınızda, yıkanmanız vacib değildir.[28]

6. Hac île İlgili Yıkanmalar

a. Hac veya Umre için ihrama girmek isteyen kimse yıkanmalıdır. Bunun delili, Zeyd b. Sabit el-Ensarî´nin şu rivayetidir: ıHz. Peygamber´in, hac için ihrama girmek istediğinde elbiselerini çıkarıp yıkandığını gör-düm[29]

b. Mekke´ye girmek isteyen bir kimse yıkanmalıdır. Bunun delili şu rivayettir: İbn Ömer Mekke´ye her girişinde Zî Tuva denilen yerde geceler, sabahleyin yıkandıktan sonra Mekke´ye girerdi ve Hz. Peygamber´in de böyle yaptığını söylerdi´.[30]

c. Öğleden sonra Arefe´de vakfe´ye durmak isteyen kimse yıkanmalıdır. Bunun en faziletlisi, Arafat´ın yakınında bulunan Nemire denilen yerde yıkanmaktır. Bunun delili de şu rivayettir: ´Hz. Ali, iki bay­ram gününde, Cuma ve Arefe günü, bir de ihrama girmek istediği zaman yıkanırdı´.[31]

Nafi şöyle rivayet ediyor: ´İbn Ömer, ihrama girmeden önce ihram için, Mekke´ye girmek için ve Arefe´de vakfe´ye durmak için akşamdan yıkanırdı´.[32]

d. Teşrik günlerinde öğleden sonra cemrelere taş atmak için yıkanmak gerekir. Bu hususta birçok rivayet varid olmuştur. Bir de bura­lar halkın toplandığı yerlerdir. Bu yerler için yıkanma, Cuma namazı için yıkanmaya benzer.

e. Eğer mümkünse Medine´ye girmeden önce de yıkanmak gerekir. Bu, Mekke´ye girmek için yıkanmaya kıyas edilmiştir. Çünkü ikisi de ha­ram beldedir. Eğer kişi Medine´ye girmeden önce yıkanamamışsa, Hz. Peygamber´in mescidine girmeden önce yıkanmalıdır.

Guslün vacib ve sünnet olarak birtakım keyfiyetleri vardır. Vacib Olan Guslün Keyfiyeti

Bu, iki şeyden ibarettir. Bunlara Fıkıh´ta guslün farzları denir. Birincisi, beden yıkanmaya başlandığında niyet etmektir. Çünkü Hz. Peygamber ´Ameller ancak niyetledir´ buyurmuştur.

Niyet Nasıl Yapılır?

Niyet, kalpten ´Guslün farzına niyet ediyorum´ veya ´Cünüblüğü kaldırmaya niyet ediyorum´ veya ´Namaz kılmayı kendime helâl etmeye niyet ediyorum´ veya ´Kur´an´a dokunmak gibi yıkanmayı gerektiren şeyleri kendime helâl etmek için niyet ediyorum´ diyerek yapılmalıdır. Fakat dil ile niyet etmek daha efdaldir.

İkincisi, bedeni deri ve kıllar dahil olmak üzere, suyu kılların diple­rine ulaştırarak yıkamaktır. Cabir b. Abdullah´a, yıkanmanın nasıl olması gerektiği sorulduğunda Cabir şöyle demiştir: ´Hz. Peygamber iki avucuyla başına üç defa su döküyordu. Sonra da vücudunun tümünü yıkıyordu1.[33]

Ümmü Seleme, Hz. Peygamber´e ´Nasıl yıkanayım´ diye sorduğunda, Hz. Peygamber şöyle demiştir: -

Başına üç defa su dökmen yeterlidir; sonra suyu bütün vücuduna dökerek temizlen![34]

Hz. Ali, Hz. Peygamber´in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

Kim cünüb olduğu halde bedeninde yıkanmamış bir kıl bırakırsa, Allah ona cehennemde şu şu cezaları verecektir.[35] Hz. Ali ´Bundan dolayı kıllarıma düşman oldum´ demiştir. Hz. Ali, sakalı hariç, bütün kıllarını traş ederdi.

Sünnet Olan Guslün Keyfiyeti

Buna, fıkıh´ta guslün sünnetleri denir. Bunlar aşağıda zikredilmiştir:

a. Elleri su kabına sokmadan önce yıkamalıdır. Sonra vücuddaki kir­leri giderip bedeni temiz birşeyle ovmahdır.

Hz. Meymune şöyle rivayet ediyor: ´Hz. Peygamber´e yıkanması için su koydum. Peygamber iki veya üç kere elini yıkadıktan sonra suyu sol eline döktü, onunla tenasül uzvunu ve arkasını yıkadı. Sonra da ellerini toprağa sürdü1.[36]

b. Eksiksiz bir abdest almalıdır, ayakları guslün sonuna bırakmakta bir sakınca yoktur.

c. Başa su döküp saçlarını karıştırmalı, sonra başı üç defa yıkama­lıdır.

d. Önce sağ, sonra da sol tarafını tepeden tırnağa yıkamalıdır. Bun­ların sünnet olduğuna şu hadîsler delâlet eder. Hz. Aişe şöyle rivayet ediyor: ´Hz. Peygamber cünüplükten ötürü guslederken önce ellerini

yıkıyordu´.[37] Müslim´in bir rivayetinde ise ´Sonra sağ eliyle sol eline su döküp tenasül uzvunu yıkıyordu´ şeklindedir.

Hz. Meymune şöyle rivayet ediyor: ´Hz. Peygamber, tenasül uzvunu yıkadıktan sonra namaz abdesti gibi abdest alıyordu. Sonra ellerini suya sokup vücudundaki kılları, suyu diplerine ulaştırmak için hilalliyordu (elleriyle karıştırıyordu). Sonra başına üç avuç su döküyor, sonra da bü­tün vücuduna su döküyordu´.[38]

Gusle sağ taraftan başlamanın delili, şu hadîstir: ´Hz. Peygamber ayakkabılarını giyerken, saçlarını tararken, abdest alırken ve guslederken sağ taraftan başlamaktan hoşlanırdı´.[39]

e.Yıkanırken vücudu ovalamalı, azalan da peşpeşe yıkamalıdır. Çünkü bazıları (Mâlikîler) ´Azaları peşpeşe yıkamak vacibdir1 demişlerdir.

f. Yıkanırken kulakların içini, karındaki kıvrımları, göbeğin içini ve koltuk altlarım ele su alarak yıkamalıdır. Eğer kişide suyun buralara ulaşmadığı kanaati hasıl olursa böyle yapması farz olur.

9. Guslün her ameliyesini, abdeste kıyasen üçer defa yapmalıdır.

Guslün Mekruhları

I. Yıkanırken suyu israf etmek mekruhtur. Bunu, abdestin mekruhları arasında zikretmiştik. Çünkü böyle yapmak Hz. Peygamber´in fiiline aykırıdır.

Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: ´Hz. Peygamber 1 sâ (sâ iki eli birleştirip avucu dört defa dolduracak kadar bir ölçektir) ile 5 müdd ka­dar su ile yıkanıyordu. 1 müdd Çmüdd iki eli birleştirip avucu bir defa dolduracak kadar bir ölçektir) ile de abdest alıyordu´.[40]

Cabir b. Abdullah´a, Hz. Peygamber´in nasıl yıkandığı sorulduğunda şöyle demiştir:

- 1 sâ su ile yıkanman yeterlidir.

- Bana bu kadar su yetmez.

- Kılları senin kıllarından çok olan ve senden hayırlı olana (Hz. Peygamber´e) yetiyordu.[41]

1 sâ, 4 müdd´dür. 1 müdd 9.2 cm. uzunluğundaki bir kaba eşittir.

II. Akmayan durgun suda yıkanmak mekruhtur.

Ebu Hüreyre Hz. Peygamber´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

İçinizden biri cünübken durgun suda yıkanmasın!

Bunun üzerine dinleyenler ´Ey Ebu Hüreyre! Peki nasıl yıkanacak?´ dediler. Ebu Hüreyre şöyle dedi: "Suyu avucu ile veya bir kap ile al­malıdır. Eğer kap ile aldığı su çok değilse; elini içine soktuğunda kul­lanılmış su hükmünde olacaksa elini kaba sokarken ´Kepçe niyetiyle so­kuyorum´ diye niyet etmelidir veya cünüblüğü kaldırmak için niyet etme­den önce kap´tan biraz su alıp sonra niyet etmeli ve onunla elini yıkayıp suyu temizlenen eliyle almalıdır".[42]

Akmayan durgun suda yıkanmanın yasaklanmasının hikmeti şudur: İnsan, içinde başkasının yıkandığı sudan nefret eder. Bu yıkanmanın cü-nüplük veya başka bir sebepten olması da durumu değiştirmez. Ayrıca içinde yıkanılan durgun su 2 kulle´den az olursa zayi .olur. Çünkü içinde yıkanmakla bu su temizleyicilik vasfını kaybeder. İnsanların durgun suya ihtiyaçları olduğu için Hz. Peygamber durgun suda yıkanmayı yasak­lamıştır.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Buharî/85. Müslim´in rivayetinde ´Allah için haktır´ ibaresi vardır. Müslim/849, (Ebu Hüreyre´den)

[2] Müslim/222

[3] Buharî/86l; Müslim/847

[4] Buharî/278; Müslim/313

[5] Ebu Dâvud/236

[6] Buharî/287; Müslim/348. Müslim´in diğer bir rivayetinde ´Meni akmasa dahi´ ifadesi de vardır.

[7] Müslim/349, (Hz. Aişe´den)

[8] Müslim/224 ve başka muhaddisler

[9] Ebu Dâvud/232

[10] Hâkim, 1/459. (Hadîs1 in isnadının sahih olduğunu söylemiştir)

[11] Tİrmizî/131 ve diğerleri

[12] Darekutnî 1/121; Mâlik, Muvatte, 1/199 (mütsel olarak)

[13] Buharî/226; Müslim/333

[14] Ebu Dâvud/286 ve başka muhaddisler

[15] Buharî/236; Müslim/333, (Hz. Aişe´den)

[16] Müslim/298

[17] Neseî, 1/147

[18] Buharî/290; Müslim/1211. Başka bir rivayette ´Temizleninceye kadar Kabe´yi tavaf etme1 şeklindedir.

[19] Buharî/298; Müslim/80, (Ebu Said´den)

[20] Buhari/315; Müslim/335

[21] Ebu Dâvud/212

[22] Buharî/1208; Müslim/1206, (İbn Abbas´tan)

[23] Buharî/837; Müslim/844

[24] Tirmizî/497

[25] İmam Mâlik, Muvatta, 1/177

[26] İbn Mâce/1315, (zayıfbk senedle)

[27] îmam Ahmed ve Sünen sahipleri. (Tirmizî hasen olduğunu söylemiştir). Tirmizî/993

[28] Hâkim, 1/386

[29] Tirmizî/830

[30] Buharî/1478; Müslim/1259

[31] İmam Şafiî, Müsned, (el-Ümm, 6/107)

[32] İmam Mâlik, Muvatta, 1/322

[33] Buharî/253; Müslim 329

[34] Müslim/330

[35] Ebu Dâvud/249 ve başka muhaddisler

[36] Buharî/254; Müslim/317, (tbn Abbas´tan)

[37] Buharî/245; Müslim/316

[38] Buharî/246

[39] Buharî/166; Müslim/268, (Hz. Aişe´den)

[40] Buharî/198; Müslim/325

[41] Buharî/249; Müslim/372

[42] Müslim/283 ve başka muhaddisler