Namazın Sıhhatinin Şartları

Birşeyin şartı, onun varlığına temel teşkil eden şeydir. Ancak o şart, hiçbir zaman meşrutun bir parçası değildir. Buna misal olarak bitkileri ele alabiliriz. Bitkinin yeryüzünde varolabilmesi için yağmur şarttır. Fakat yağmur, bitkinin bir parçası değildir. O halde yağmur, bitkinin varlığı için şarttır. İmam Şafii´ye göre namaz´ın sahih olmasının şartlan şu dört şeyde toplanır.

1. Taharet

Daha önce Taharet bahsinde taharetin anlamını belirtmiştik. Taharetin birçok çeşidi vardır. Namaz´ın sahih olması için onların ta­mamının olması şarttır. Bunlar aşağıda zikredilmiştir:

a. Beden, hadesten temiz olmalıdır.

Öyleyse abdesti olmayanın namazı sahih olmaz. Bu abdestsizlik, ister küçük hades´ten (abdestsizlikten), ister büyük hades´ten (cünüplükten) olsun hüküm aynıdır. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Taharetsiz hiçbir namaz kabul edilmez.[1]

b. Beden, necasetten temiz olmalıdır.

Necasetin ne olduğunu ve çeşitlerini Taharet bahsinde anlatmıştık. Bunun delili Hz. Peygamber´in, kabirlerinde azap gören iki kişi hakkındaki şu hadîsidir:

Onlardan biri de sidikten sakınmazdı.[2]

Diğer necasetler de sidik gibidir. Hz. Peygamber, Fatıma binti Ebî Hubeyş´e şöyle demiştir:

Hayız gördüğünde namazı bırak. Hayız kesildikten sonra yıkan ve namazını kıl.[3]

c. Elbiselerin necasetten temiz olması

Sadece bedenin necasetten temiz olması yeterli değildir. Bedende bulunan elbiselerin de bütün necasetlerden temiz olması gerekir. Bunun delili de ´Elbiseni temizle1 (Müddessir/4) ayetidir. Ebu Hüreyre şöyle riva­yet ediyor: Havle binti Yesar, Hz. Peygamber´e gelerek şöyle dedi:

- Ey Allah´ın Rasûlü! Benim bir tane elbisem var, o sırtımda iken hayız görüyorum, ne yapayım?

- Hayızdan kesildiğin zaman elbiseni yıka ve namazını kıl.

- Yıkamakla kan çıkmazsa, o zaman ne yapayım?

- Kanı yıkaman yeterli, izinin kalması zarar vermez.[4]

d. Mekân, necasetten temiz olmalıdır.

Mekândan maksat, musallinin namaz kıldığı yerdir. Mekâna, ayakların bastığı ve secde edilen yer de dahildir. Buraların da namaz esnasında necasetten temiz olması gerekir. Bedene dokunmadığı müddetçe necasetin varlığı zarar vermez. Bunun delili, bedevinin mescide bevlettiği zaman Hz. Peygamber´in ´Onun üzerine su dökün´[5] demesidir. Ayrıca mekânı, elbiseye de kıyas ediyoruz. Çünkü mekân da elbise gibi, namaz kılanın bedenine temas etmektedir.

2. Vaktin Girdiğini Bilmek

Daha önce her farz namazın belli bir vakti olduğunu ve namazın o vakitte kılınmasının farz olduğunu söylemiştik. Ancak namazın vaktinde kılınması da yeterli değildir. Namaz kılan kişinin namaza başlamadan

önce vaktin girdiğini de bilmesi gerekir. Bu bakımdan vaktin girdiğini bilmeyen kimsenin namazı -vaktinde kılsa dahi- sahih olmaz.

Vaktin Bilinmesinin Keyfiyeti

Namaz vaktinin girdiği şu üç şeyle bilinir:

a. Kesin ilim

Güneşin battığını görmek gibi şeyler.

b. İctihad

Gölge gibi birtakım zannî delillere dayanarak vaktin girdiğini takdir etmek.

c. Taklid

Namaz vaktini ve vaktin girdiğini gösteren delilleri, kesin ilim veya ic­tihad ile bilmeyen kimsenin, namaz vaktini kesin ilim veya ictihad ile bi­len kimseyi taklid etmesidir.

Vaktin Dışında Kılınan Namazın Hükmü

Namaz kılan kişi namazı vaktinden önce kıldığını anlarsa, namaz sa­hih olmaz; tekrar kılınması farzdır. İster ilme, ister içtihada, isterse de tahmine dayansın hüküm değişmez

.

3. Setr-i Avret

Setr-i avret, namazın sahih olma şartlarının üçüncüsüdür. .Setr-i avret ve setr-i avret´in sınırları şöyledir:

a. Avret

Şer´an örtülmesi vacib olan veya bakılması haram olan bedenin par­çasına avret denir.

b. Namaz´da avretin sının

Erkek için avret´in sının, göbekle diz kapaklan arasıdır. Bu nedenle namazda göbekle diz kapaklarının arası kapatılmalıdır. Kadın için avret´in sınırı ise, eller ve yüz hariç bütün bedendir. Dolayısıyla namazda bütün bedenin örtülmesi vacibdir.

Ey Ademoğulları! Her mesci(de gidişiniz)de süs(lü, güzel elbise­lerinizi (üzerinize) alın. (A´raf/31)

İbn Abbas A´raf/31 ayetindeki sürten (=zînet) maksadın, namazdaki elbiseler olduğunu söylemiştir.[6]

Hz. Aişe´den şöyle rivayet edilmiştir: ´Hayız gören ve bâliğa olan bir kadının namazı, ancak başını örtmesiyle sahih ve makbul olur´.[7]

Madem ki başın örtülmesi farzdır, bedenin diğer yerlerinin örtülmesi haydi haydi farz olur.

c. Avret´in namaz dışındaki sının

Erkek için namaz dışındaki avret´in sınırı, erkeklere ve mahrem olan kadınlara karşı göbek ile diz kapakları arasıdır. Mahrem olmayan kadınlar için erkeğin elleri ve yüzü hariç bütün bedeni avret´tir.[8]

Yabancı kadının, yabancı erkeğin elleri ve yüzü hariç bedeninin diğer yerlerine bakması caiz değildir. Eğer şehvetle olursa erkeğin yüzüne bakması da haram olur.

Mü´min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.

(Nûr/31)

Kadın´ın avret sınırı, müslüman kadınların arasında olduğunda göbek ile di* kapaklan arasıdır. Kâfir kadınların yanında ise, zaruret sebebiyle açılan yerler hariç bütün bedeni avrettir ve örtülmesi gerekir. Mahrem olan erkeklerin yanında kadının avret sınırı ise, göbek ile diz kapakları arasıdır. Bu bakımdan kadın, mahremi olan erkeklerin yanında fitneden emin olmak şartıyla diğer yerlerini örtmeyebilir.

Zînetlerini kimseye göstermesinler, ancak kocalarına veya babalarına veya kocalarının babalarına veya kendi oğullarına veya kocalarının (başka kadından olan) oğullarına veya kendi erkek kardeşlerine veya erkek kardeşlerinin oğullarına veya kızkardeşlerinin oğullarına veya müslüman kadınlara gösterebilirler. (NÛr/31)

Bu ayetteki zînet, zînetin takıldığı göbeğin üst tarafı ile diz kapakların altıyla tefsir edilmiştir.

Kadının, yabancı erkekler yanında bütün bedeni avret´tir. Bu nedenle yabancıların yanında bedeninden herhangibir yeri ancak mazeret sebebiyle açabilir. Yabancı erkeklerin de kadının herhangibir yerine bakmaları haramdır.

Mü´min erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da ko­rumalarını söyle. (NÛr/30)

Hz. Aişe şöyle rivayet ediyor: "Hz. Peygamber sabah namazını kıldırırken kadınlar da bulunurdu. Namaz kılındıktan sonra kadınlar elbi­selerine bürünerek evlerine dönerlerdi. Onları hiç kimse tanımazdı".[9]

Kadın´ın Avret Yerlerine Bakmayı Caiz Kılan Hususlar

a. Nikâh

Evlenmek için bir kıza talip olunduğunda kızın ellerine ve yüzüne bakılabilir. Bu husus Nikâh bahsinde incelenecektir.

b. Şahitlik

Şahitlik esnasında kadın´ın yüzüne bakmak gerekiyorsa bakılabilir.

c. Tedavi

Doktorun, hastalığı teşhis ve tedavi etmek amacıyla kadm´ın avret yerlerini -gerektiği kadarıyla- açması ve bakması caizdir.

Cabir b. Abdullah´ın rivayet ettiğine göre, Ümmü Seleme Hz. Peygamber´ den kendisine hacamat yaptırmak için izin istemiş ve Hz. Peygamber de Ebu Taybe´ye ona hacamat yapması için emir vermiştir.[10]

Bir kadın doktor bulunamadığı takdirde, teşhis ve tedavi esnasında kadın´ın yanında kocasının veya mahremlerinden birinin bulunması şarttır. Kadın veya erkek müslüman doktor bulunduğu takdirde de başka doktorlara gidilemez.

4. İstikbâl-i Kıble (Kıbleye Yönelmek)

Bu şart, namazın sahih olmasının dördüncü şartıdır. Kıbldâen mak­sat, Kabe´dir. Bu bakımdan yüzü Kabe´ye döndürmek şarttır. Kabe´ye yö­nelmenin vacib olduğunun delili şu ayettir:

Yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür. Nerede olursanız olun yü­zünüzü o tarafa çevirin. (Bakara/150) Hz. Peygamber de namaz kılmayı öğrettiği kişiye şöyle demiştir:

Namaz´a kalktığın zaman abdestini tam aldıktan sonra kıble´ye yönel ve tekbir al.[11]

Yukarıda geçen ayetteki Mescid-i .Haram´dan ve hadîsteki kıbldden maksat Kabe´dir.

istikbâl-i Kıble´nin Teşrî Kılınışı

Berâ b. Âzib şöyle demektedir: Hz. Peygamber ile beraber 16 ay Beyt´ul-Makdis´e doğru namaz kıldım. Nihayet Allah Teâlâ şu ayeti indirdi: ´Biz senin çok kere yüzünün semaya çevrildiğini görüyoruz. Kesinlikle seni razı olacağın bir kıble´ye (Kabe´ye) döndüreceğiz. O halde yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir!1 (Bakara/144)[12]

Bunun üzerine Hz. Peygamber Kabe´ye doğru yöneldi. Kabe´ye yö­nelmenin teşrî kılınması, Hz. Peygamber´in Medine´ye hicret edişinin ilk dönemlerine rastlar.

Kıble´ye Yönelme´nin Keyfiyeti

Namaz kılan kimse ya Kabe´yi görecek kadar yakın olur veya göre­meyecek kadar uzak olur. Kabe´ye yakın olan kimsenin, bizzat Kabe´ye yönelmesi farzdır. Kabe´den uzak olan kimsenin ise, kesin delillerle Kabe´ye yönelmesi farzdır. Kabe´den uzak olan kimsenin, kesin delillerle Kabe´ye yönelme imkânı yoksa, zannî delillerle Kabe´ye yönelmeye gayret etmesi farzdır.

Namaz´ın Keyfiyeti ve Rekât Sayısı

Allah Teâlâ namazı müslümanlara farz kıldığında Cebrail -daha önce de zikredildiği gibi- Hz. Peygamber´e gelerek namaz vakitlerinin baglan sonunu ve rekât sayılarını öğretti. Bunlar şöyledir:

Sabah Namazı

Sabah namazı iki rekâttır, iki kıyam ve bir teşehhüd ile kılınır.

Öğle Namazı

Öğle namazı dört rekâttır, iki teşehhüd ile kılınır. İlk teşehhüd ikinci rekâtın, ikinci teşehhüd ise namazın sonundadır.

İkindi Namazı

İkindi namazı dört rekâttır, öğle namazı gibi kılınır

Akşam namazı üç rekâttır ve iki teşehhüd´le kılınır. İlk teşehhüd ikinci rekâtın sonunda, ikinci teşehhüd ise üçüncü rekâtın sonundadır.

Yatsı Namazı

Yatsı namazı dört rekâttır. Öğle ve ikindi namazları gibi kılınır.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Müslim/224

[2] Buharî/215; Müslim/292

[3] Buharî/266; Müslim/333

[4] Ebu Dâvud/365

[5] Buharî/217

[6] Muğnî, 1/184

[7] Tirmizî/277 (Tirmizî hasen demiştir)

[8] Bunun delili Ummü Seleme´nin rivayet ettiği şu hadîstir: "Ben ve Meymûne Hz. Peygamber´İn yanında bulunuyorduk. İbn Ürami Mektum çıkageldi. Bu olay biz örtünmeklc emrolunduktan sonra olmuştu. Hz. Peygamber bize ´Örtünüzü alın´ dedi. Biz ´Ey Allah´ın Rasûlü! Bu zat âma değil mi? Bizi görmüyor ve tanımıyor´ dedik. Hz. Peygamber ´O âma İse siz de mi âmâsınız? Siz onu görmüyor musunuz´ dedi". Ebu Dâvud/4112; Tİrmizî/2778. (Tirmizî hadîsin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.)

[9] Buharî/365

[10] Müslim/2206

[11] Buharı/5897; Müslim/397

[12] Buharî/390; Müslim/525