Talak

Talak´ın lügat mânâsı, bağı çözmek, serbest bırakmaktır. Istılahı mâ­nâsı ise bu bağı belli lafızlarla ortadan kaldırmak demektir.

Talak´ın Meşruiyetinin Delili

Taiak´ın meşru olduğuna Kur´an, Sünnet ve İcma delâlet etmektedir. Kur´an´dan delili şu ayetlerdir:

Boşanma iki defadır. (Bundan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya da iyi­likle bırakmaktır.

(Bakara/229)

Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları (temizlenme) vakitlerinde (ve münasebette bulunmadan) boşayın.

(Talak/1)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Allah katında helâlin en sevimsizi talaktır.[1]

İbn Ömer´den şöyle rivayet edilmiştir: "Benim nikâhım altında bir kadın vardı. Ben onu seviyordum. Babam (Hz. Ömer) ise ondan hoşlanmıyordu. Babam bana ´Onu boşa1 dedi, fakat ben boşamadım. Babam, RasûİuIlah´a giderek durumu anlattı. Rasûlullah bana ´Babanın hakkını ödeyebilmek için onu boşa1 dedi".[2]

İcma´dan deliline gelince, âlimlerin tümü talak´ın meşru olduğunda ittifak etmişlerdir.

Talak´ın Meşruiyetinin Hikmeti

Evlilikte aslolan, evliliğin devam etmesidir. Evliliğin devamı için Allah Teâlâ birçok hüküm ve âdab koymuştur. Bunlar evlilik bağını güçlen­dirip evliliğin devamlı olmasına zemin hazırlarlar. Fakat bazen kadın

veya erkek tarafından, bazen de her ikisi tarafından bu hüküm ve edeplere riayet edilmez ve bu yüzden de karı-koca arasındaki sevgi ve saygı nefrete dönüşür. Zamanla da bu nefret artarak ıslahı imkânsız hâle gelir, böylece eşlerin birlikte yaşamaları mümkün olmaz. Böyle bir durumda karı-koca arasını ayıracak meşru bir hüküm ve çare bulunmalıdır ki onları azap içinde yaşamaktan kurtarsın ve haklan heder olmasın.

Eğer (karı-koca) ayrılırlarsa, Allah herbirinin nimetini genişliğiyle (yoksulluktan) zengin kılar. Allah geniş (rahmetiyle herşeyi kapsa­yandır.

(Nisa/130)

Eğer koca, bu tür zaruretler nedeniyle boşama yetkisini kullanırsa, bu zorunlu bir tedavidir. Her ne kadar boşanma acı da olsa elbette buna ihtiyaç vardır. Ancak koca huysuzluk ederek, nevasına uyarak boşama yetkisini kullanırsa, bu boşama Allah´ın buğzettiği bir boşama olur.

Allah, ıslah edeni ifsad edenden ayırır. Her ikisinin de dönüşü Allah´adır.

Talak´ın Meşru Kılınması İslâm Şeriatının Meziyetlerindendir.

Yukarıda söylediklerimizden, İslâm şeriatının düzenlediği şekildeki bir talak´ın, İslâm şeriatının bir meziyeti olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bu, İslâm şeriatının insan fıtratına ve hayatın tabii ihtiyaçlarına ne kadar uygun olduğunun da delilidir. Bu hakikat, boşanmayı haram sayan milletlerin jçine düştüğü zorluklan gördüğümüzde daha iyi araşılır. Boşanmayı haram sayan milletler, evliliği müebbed hapis haline getirerek eşler istemedikleri, birbirlerinden nefret ettikleri halde onları birlikte yaşamaya mecbur etmişlerdir. Bu milletler, boşanmayı yasak etmenin, esleri istemedikleri halde birlikte yaşamaya zorlamanın topluma ve eşlere ne kadar zararlı olduğunu, eşler için bunun ne kadar korkunç birşey olduğunu, zaten eşleri bu şekilde birleştirmenin mümkün olmadığını artık farketmektedirler.

îslâm şeriatı, eşler arasında sürekli bir sevgi ve saygının olmasına ih­timam göstermiştir. Bunu sağlamak için, sadece eşlerin vücutlarını birbi­rine bağlamakla yetinmez. Bunu, eşler arasındaki sevgi ve saygıyı artıran hükümlerle, onlar arasında nefrete ve ihtilafa sebep olacak şeyleri orta­dan kaldırmakla sağlar. Eşler arasında sevgi ve saygı bağını güçlendiren, evlilik bağının sürekli olmasını temin eden en büyük sebep, eşlerin İslâm´ın hükümlerinin doğruluğuna inanmaları ve şeriatın kendilerine yüklediği vazifeleri yerine getirmeleridir. Bu bakımdan eşlerden biri,

Allah Teâlâ´nın, evlilik hayatının idamesi ve eşler arasındaki sevgi ve saygının aksamaması için koyduğu kural ve hükümlerde gevşeklik gösterirse felâket başgöstermeye başlar.

Bu söylediklerimizin delili, İslâm´ın kural ve hükümlerine riayet eden ailelerde hemen hemen boşanmanın görülmemesidir. İslâm´dan uzak olan ailelerde ise boşanmanın fazla olmasıdır.

Boşanmanın Çeşitleri

A) Sarih ve Kinayî, B) Sünnî ve Bid´î ve C) Adi ve Hul´u Talak (bedel karşılığında boşama) şeklinde üç kısma ayrılır.

A) Sarih ve Kinayî Talak

Sarih boşama, boşamadan başka mânâya gelmeyen bir sözdür. Kinayî boşama İse, boşama mânâsında açık olmayıp boşama mânâsına geldiği gibi başka mânâya da gelen sözdür. Bu bakımdan boşama, sarih ve kinayî olmak üzere ikiye ayrılır.

A. Sarih Talak

Sarih boşama, boşamadan başka bir mânâya gelmeyen lafızlardır. Bu da üç kelimedir; talak, firak ve serah. Bu lafızların talak´a delâlet ettikleri kesindir. Çünkü şeriatta bu lafızlar, genellikle bu mânâda kullanılır. Nitekim Kur´an-ı Kerim´de de bu mânâda kullanılmıştır.

Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman (=tallaktumû) onları (temizlenme) vakitlerinde (ve münasebette bulunmadan) boşamayın. (Talak/1)

Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma (=serahen) bedellerinizi vereyim ve sizleri güzellikle salayım.

(Ahzab/28)

Veya güzellikle onlardan ayrılın (=fârikû).

(Talak/2)

Bu kelimelerin tercümesi de sarih talak kabul edilir. Çünkü bu keli­meler o dilde talak mânâsında kullanılmaktadır.

A/b. Kinayî Talak

Kinayî boşama, kullanılan lafız boşama mânâsında açık olmayıp boşama mânâsına geldiği gibi, başka bir mânâya da gelen sözle olur. Meselâ enti baliyyetun (sen benden hâlisin), enti beriyyetun (sen benden

berisin), enti bettetun (aramız kesiktir), îzhebî haysu şi´te (dilediğin yere git), ilhakı biehlike (ailenin yanına git), habluki ala ğaribiki (yuların omu-zundadır, yani serbestsin), a´zibi (benden uzaklaş), ağrubi (benden ayrıl), enti aleyye haramun (sen bana haramsın) gibi kelimelerin tümünün boşanmaya delâlet etmesi kinaye yoluyladır. Çünkü bu lafızlar, boşanmaya delâlet edebileceği gibi, başka mânâlara da gelir.

Boşamada Kinayî Lafızları Kullanmanın Meşru Olduğunun Delili

Kinayî lafzın boşanmaya delâlet etmesinin delili, Hz. Aişe´den rivayet edilen şu hadîstir; "Cevn kızı (Umeyme), Rasûlulİah(a nikâh olunup) hu­zuruna girdirildiği ve Rasûlullah da ona yaklaştığı zaman ´Senden Allah´a sığınırım!´ dedi. Bunun üzerine Rasûlullah ona ´Sen şanı büyük olan Allah´a sığındın, artık ailenin yanına git!´ buyurdu".[3]

Hz. Peygamber´in ´ailenin yanma git´ demesi, kinaye yoluyla boşamanın meşruiyetine delildir.

Sarih ve Kinayî Lafızların Hükmü

Yukarıda anlattıklarımızdan, sarih lafızlarla yapılan boşamanın -boşama niyeti olmasa dahi- kesin olarak tahakkuk ettiği anlaşılmıştır,

Kinayî lafızlarla boşamaya gelince, -bu tür boşama halk arasında şöhret bulmuş olsa da- onda niyet şarttır. Meselâ boşama niyeti ol­maksızın aleyye´l-haram (benim üzerime haram olsun), enti aleyye haram (sen bana haramsın) gibi lafızlarla boşama gerçekleşmez.

Tebük gazvesine katılmayan Ka´b b. Mâlik´e Hz. Peygamber, hanımından ayrılması için haber gönderdiğinde Ka´b b. Mâlik gelen ha­berciye (Huzeyme´ye) şöyle sordu:

- Karımı boşayacak mıyım, yoksa ne yapacağım?

- Hayır, boşama! Yalnız ondan ayrı dur, hanımına yaklaşma!

"Bunun üzerine karıma ´Haydi babanın yanına git, Allah bu iş hakkında hükmünü verinceye kadar orada kal´ dedim".[4]

Bu hadîs, boşama niyeti olmadan söylenen kinayî lafızlarla boşanmanın tahakkuk etmediğine delâlet eder.

Daha sonra Allah Teâlâ Ka´b b. Mâlik ve iki arkadaşını affettiğini bil­dirince, yeni bir nikâha gerek duymaksızın hanımını geri getirmiştir. Ka´b b. Mâlik boşamaya niyet etmediği için 5u sözlerle boşanma go ,-çekleşmemiştir.

B) Sünnî ve Bid´î Talak

Sünnî talak, temizlik halinde ve cinsî münasebetten önce vaki olan talaknr.

Bid´î talak ise hayızlıyken ve/a temiz olmakla beraber cinsî münase­betten sonra vaki olan talaktır.

Bunlardan başka sünnî talak da, bid´î talak da olmayan bir talak çeşidi daha vardır: Buna göre kadın kısır veya hayız görmeyecek kadar küçükse veya para karşılığında boşanmak istiyorsa, boşanabiîir.

B/a. Sünnî Talak

Sünnî talak, Hz. Peygamber´in sünnetine uygun olan bir boşamadır. Koca boşamada ısrarlı ise bir talakla boşayabileceği gibi, üç talakla da boşayabilir. Ancak Sünnet´e uygun olan boşama bir temizlik süresi içinde bir veya iki talakla boşamaktır. Böyle yaptığı takdirde pişman olduğunda tekrar karısına dönebilir.

Sünnî talak´ın meşru olduğunun delili şu ayettir.

Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları (temizlenme) vakitlerinde (ve münasebette bulunmadan) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan Allah´tan korkun, (Talak/l)

B/b. Bid´î Talak

Bid´î talak, vaki olmakla beraber haramdır; zira Allah Teâlâ ´Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları (temizlenme) vakitlerinde (ve cinsî münasebette bulunmadan) boşayın ve iddeti sayın´ (Talak/l) buyurmuştur.

Bid´î talak ile boşamak Kur´an´a ve Sünnet´e ters düşer. Böyle yapan kişinin tekrar karısına dönmesi sünnettir.

İbn Ömer, Rasûlullah zamanında karısını hayız halinde boşadığında, Hz. Ömer oğlunun bu boşamasının hükmünü Rasûlullah´a sordu. Rasûlullah ona şöyle buyurdu:

Oğlun Abdullah´a söyle karısına dönsün. Sonra kadın temizlenin­ceye kadar beklesin, sonra kadın ´tekrar âdet görüp temizleninceye kadar da (onunla birlikte yaşasın). İkinci âdetinden temizlendikten sonra dilerse artık karısını yanında tutup aile hayatı devam eder, dilerse de -cinsî münasebet yapmaksızın- boşar. İşte kadının bu iki hayız ve temizlik zamanı, erkeklerin kadınları boşamaları için aziz ve celil olan AÜah´ın emrettiği iddet müddetidir.[5]

Bid´î Talak´ın Haram Kılınmasının Sebebi

Bid´î talak ile boşamanın haram kılınmasının sebebi, kadın için zararlı olmasıdır. Çünkü bu şekilde boşama, iddetin uzamasına sebep olur. Zira hayız müddeti, iddetten sayılmaz. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

(İslâm´da) ne zarar vermek, ne de zarara uğratılmak vardır.[6]

Erkeğin, hanımıyla cinsî münasebette bulunduğu temizlik dönemin­de talak´ın haram olmasının sebebi ise, kadımn hamile kalma ihtimalinin bulunmasıdır.´ Ayrıca hamile olan kadını boşamak, pişmanlığa sebep olur.

Sünnî ve bid´î olmayan talak, hem caizdir, hem de boşama sahih olur. Bu tür boşamada herhangibir sakınca yoktur. Burada kadının zarar görmesi sözkonusu değildir. Zira yaşının küçüklüğünden ötürü hayız görmeyen veya kısır olan veya hamile olan bir kadının iddetinin uzaması zararlı olmaz. Para karşılığı kocasından boşanmak isteyen kadının du­rumu da böyledir. Hamile kadının iddeti, doğuruncaya kadardır. Para karşılığı boşanan kadın ise, kocasından kurtulmak istediği için iddetinin uzamasına razıdır.

C) Bedel Karşılığında (Adi ve Hul´u) Talak C/a. Adi Talak

Adi talak, kocanın istek ve iradesi ile olan talaktır. Yukarıda sözünü etiğimiz hükümlerin tümü bu talak´ta uygulanır.

C/b. Hul´u Talak

Hul´u talak ise, kadının istek ve ısrarıyla olan talaktır. Boşanma için hul´u talak meşru kılınmıştır. Bu talak şöyle gerçekleşir: Kadın, me-hirinden belli bir miktarı veya mehirin tümünü kocasına verir ve bunun karşılığında veya kocasına verdiği mal karşılığında boşanır.

Hem Kur´an, hem de Sünnet hul´u talak´ın meşruiyetine delâlet et­mektedir.

Eğer (eşlerin) Allah´ın sınırlarını koruyamayacaklarından korkarsanız, o zaman kadının fidye vermesinde (talakını verdirmesinde) eşlerin ikisine de bir günah yoktur. (Bakara/229)

İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Sabit b. Kays b. Şemmas´ın karısı Peygamber´e geldi ve ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ben Sabit´e din ve ahlâk husu­sunda ukubetle ceza vermiyorum, fakat ben küfran´ut-aşîr yapmaktan (kocamın haklarında taksir yapmaktan) korkuyorum´ dedi. Rasûlullah da ´Sabit´e bahçesini geri verecek misin?´ dedi. Kadın ´Evet´ deyip Sabit´e bahçesini geri verdi, Rasûlullah da Sabit´e, karısından ayrılmasını em­retti".[7]

Hul´u Talak´ın Hükümleri

Hul´u talak´ın hükümlerini şöyle özetleyebiliriz:

1. Hui´u talak caizdir.

Hul´u talak, kadının kocaya vereceği bir mal karşılığında gerçekleşir. Eğer verilecek malın miktarı konuşulmuş ise, o miktarın verilmesi farzdır. Eğer ne kadar mal verileceği konuşulmamış ise, kocaya kadının mehr-i misil´i verilir.

Eğer koca hul´u kelimesini kullanır da karşılığındaki malı belirtmez­se, kalbinde de böyle bir niyet yoksa, bu normal bir boşama sayılır; hul´u kelimesi kinayî talak yerine geçer ve ric´î talak vaki olur.

2. Reşid olmayan bir kadın ile hul´u muamelesi yapılmaz.

Çünkü reşid olmayan bir kadının, herhangibir şeyi kendine zorunlu kılma yetkisi yoktur. Reşid olmayan kadın mülkünde bile tasarruf yetki­sine sahip değildir. Böyle bir kadınla hul´u akdi yapılırsa, bu bir ric´î talak olur ve bundan ötürü kadının mehirinden kocaya hiçbir şey düşmez.

3- Koca, hanımıyla hul´u yaptığında kadın kendi nefsinin sahibi olur ve kocanın onun üzerinde bir hakkı kalmaz. Bu durumdaki kadın iddet beklerken, koca, normal boşamada olduğu gibi karısına tekrar dönemez. Çünkü hul´u, bain (=kesin) bir talaktır. Ancak koca, karısını yeni bir ni­kâhla tekrar alabilir, fakat burada tercih kadına aittir ve kadın yeni bir mehir almaya yetkilidir.

4. Hul´u muamelesinden sonra, o kadını zihar, ilâ veya herhangibir boşama ile boşamak sözkonusu olamaz. Fakat riormal ve ric´î talakla boşayan kişi, karısını ikinci bir talak ile bir daha boşayabilir veya iddet esnasında zıhar yapabilir.

5. Koca, hayızlı olan veya temizken cinsî münasebette bulunduğu karısı ile hul´u muamelesi yapabilir. Fakat kadının reşid olması şarttır. Çünkü bu durumdaki kadın için hul´u muamelesi zararlı değildir. Zira hul´u muamelesi kocadan kurtulmak için yapılmaktadır ve normal boşamada kadına zarar vermesi mümkün olan şeyler, burada sözkonusu değildir.

Kocanın Elinde Bulunan Talak Sayısı

Talak´ın kocanın hakkı olduğunun delili şu ayettir:

... veya nikâh bağı elinde bulunan (kocanın) ondan (mehirin tümün­den) vazgeçmesi müstesna. (Bakara/237)

Nikâh bağı kocanın elinde bulunmakla beraber, bazı özel hallerde kadın da bu konuda hak sahibi olabilir. Özel hallerin en önemlilerinden bazıları şunlardır:

1. Kadına, kocasından bir zarar dokunduğu zaman.

2. Koca, karısının haklarında eksiklik yapar da araları düzelmeyecek şekilde bozulursa, kadı hanımın isteğine göre talakın birini düşürebilir.

Şimdi karısının haklarını normal bir şekilde yerine getiren kocanın elinde kaç talak bulunduğunu beyan etmeye çalışalım.

Boşanma iki defadır. (Bundan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya da iyi­likle bırakmaktır. (Bakara/229)

Eğer (üçüncü defa) yine boşarsa, ondan sonra kadın başka birisiyle (normal yoldan) evlenmedikçe (ve ikinci kocasından da normal bir şekilde boşanıp iddetini tamamlamadıkça) birinci kocasına helâl ol­maz. (Bakara/230)

Yani koca, hanımını üç talakla boşama yetkisine sahiptir. Birinci ve ikinci talak, ric´î talaktır, bu nedenle de iddet esnasında koca hanımına tekrar dönebilir. Üçüncü talak ise son ve kesin talaktır. Yeri geldiğinde -Allah´ın izniyle- belirteceğimiz şartlar oluşmadıkça, erkek üç talak ile boşadığı hanıma ebediyyen geri dönemez.

İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: ´Boşanmış kadınlar kendi nefislerini üç kur´ bekletirler. Onlar için, Allah´ın rahimlerinde yarattığını saklamaları helâl olmaz1. İşte buna göre bir kişi karısını boşadığırida, isterse üç defa olsun, ona geri dönme hakkına sahipti. Ancak bu neshedildi ve ´Boşama iki defadır´ (Bakara/229) ayeti indi.[8]

Yani koca boşamada ancak iki defa geri dönebilir, fakat üçüncü ta­lak vaki olduğunda bu bain (kesin) talak olur ve artık kocanın geri dön­mesi sözkonusu değildir. Ancak geri dönmek için birtakım şartların oluşması gerekir ki bunun izahı ileride gelecektir.

Talak´ın Sahih Olmasının Şartlan

Kocanın talak hakkına sahip olması ve onlarda tasarruf edebilmesi için şu şartlara mâlik olması gerekir.

1. Nikâh akdi yapılmış olmalıdır.

Nikâh akdi yapmadığı veya ileride akid yapacağı bir kadını boşama yetkisine sahip değildir. Bu tür boşamanın kesin veya şartlı olması hükmü değiştirmez.

Meselâ nikâh akdi yapmadığı kadına ´Sen benden boşsun´ veya ´Eğer seninle evlenirsem benden boşsun1 demeye hakkı yoktur. Bunun Kur´an´dan delili şu ayettir:

Ey mü´minler! Mü´min kadınları nikahlayıp da onlara dokunmadan boşadığıniz zaman sizin için onlar üzerine sayacağınız bir iddet yoktur.

(Ahzab/49)

Ayette görüldüğü üzere Allah Teâiâ talak´m netice ve hükümlerini ni­kâhın sabit olmasına bağlamıştır.

Sünnet´ten delili ise Hz. Peygamber´in şu sözleridir:

Nikâhtan önce talak olmaz.[9]

İnsanoğlunun, mâlik olmadığı birşeyi nezretme (adama), mâlik ol­madığı bir köleyi âzad etme ve mâlik olmadığı (nikahlamadığı) bir kadını boşama hakkı yoktur.[10]

2. Reşid olmalı

Reşid olmayan çocuğun, delinin ve uykuda olanın talakı sahih ol­maz. Bunun delili, Hz. Peygamber´in şu sözüdür:

Üç kişiden kalem kaldırılmıştır: Uyanincaya kadar uyuyan kişiden, buluğa erene kadar çocuktan, akıllanana kadar deliden.[11]

Bu üç kişinin hükmüne; unutkan kimse ve söylediği sözün anlamını bilmeyen cahil de dahildir. Ancak unutkanlık veya söylediği sözün an­lamını bilmemek iddiası, bir karine veya delil olursa kabul edilir.

Sarhoşun Talak´ı (Boşaması)

İçmek zorunda olduğu bir ilaç veya hap sebebiyle şuurunu yitirmiş kişinin veya zorla içki içirilmiş bir kişinin veya içeceğine içki karıştırılmış bir kişinin boşaması, çocuğun, delinin ve uyuyan kişiı.in boşaması gibi­dir. Çünkü bunların tümünün özürü aynıdır.

Kendi İradesiyle içki içip sarhoş olan kişinin boşaması geçerli kabul edilir. Onun boşaması, reşid kimsenin boşaması gibidir. Bunun sebebi, sarhoşluk veren içkiyi kendi iradesiyle içmiş olmasıdır; boşamasının ge­çerli kabul edilmesi de onun cezasıdır. Ayrıca zina iftirası atan sarhoşlara ceza verilmesi hususunda sahabîler ittifak etmişlerdir.

3. Kendi iradesiyle boşamiş olmalıdır.

Zorlanan bir kimsenin boşaması ancak şu şartlarla beraber olursa geçerli kabul edilmez:

a. Haksız yere zorlanan kişinin boşaması geçerli değildir.

Eğer kadına zarar verdiğinden dolayı haklı bir sebeple boşamaya hâkim tarafından zorlanırsa, bu boşama geçerlidir.

b Boşamadığı takdirle ölümle, herhangibir yerini kesmekle ve çok şiddetli dövmekle tehdit edildiği takdirde boşama geçerli olmaz.

Şerefli, vekarlı, hatırı sayılır bir kişinin hafifçe dövmekle tehdid edil­mesi de zorlama hükmüne girer ve bu durumdaki kişinin de boşaması geçerli kabul edilmez.

c. Zorlayan kişi, onu tehdid ettiği şeyi yapacak güçte olmalıdır. Bunun delili Rasûlullah´m şu sözüdür:

Zorlama altında ne boşama (geçerli) olabilir, ne de (köle ve cariyeyi) âzad etmek.[12]

Ümmetimin yanılmasını, unutmasını ve zorlandığı şey(in günahın)ı

Allah Teâlâ affetmiştir.[13]

d. Zorlanan koca, söylemesi istenilen sözden fazlasını söylemelidir.

Meselâ hanımını bir defa boşaması için zorlanan kişi veya hanımını boşaması için zorlanan kişi, söylenilenden fazla olarak iki defa veya üç defa boşarsa talak´ı (boşaması) geçerli olur. Çünkü söylemesi için zorla­nan sözden fazlasını söylemiştir,

Şaka ile Boşama

Yukarıda^söyledikl erim izi düşünen bir kimse, şaka ile boşamanın da geçerli olduğunu anlar. Âkil-bâliğ olan ve iradesiyle boşayan kişinin şaka ile boşaması mazeret sayılmaz. Bunun delili Hz. Peygamber´in şu sözü­dür.

Üç şey vardır ki (onların) ciddisi de ciddi, şakası da ciddidir: Nikâh, talak ve (bir veya iki talakla boşadığı karısına) ricat.[14]

Talak İçin Meşru Olan Keyfiyetler

Meşru olan talak´ın değişik keyfiyetleri vardır. Meselâ ´Seni üç talak ile boşadım´ veya ´Bir talak ile boşadım´ veya ´Seni falan iş olursa boşadım´ veya ´Seni üç talak ile boşadım fakat ikisi müstesna´ gibi değişik şekilleri vardır.

Sünnete uygun olan boşama, cinsî münasebette bulunmadığı bir te­mizlik döneminde kadını bir talak ile boşamaktır. Bu şekilde boşadığında erkeğin, iddeti bitmeden tekrar hanımına dönme imkânı va/dır. Birinci ta­lak´ın iddetini beklerken, boşamakta kararlı ise ikinci bir talak ile bir daha boşar. Böylece bir talak hakkı kalır. Eğer bir daha boşarsa, hanımına dö­nemez. Fakat o kadın başkasıyla meşru bir şekilde evlenirse ve evlendiği adam da kendisini meşru bir şekilde boşarsa, iddetini tamamladıktan sonra birinci kocası ile tekrar evlenebilir. Allah Teâlâ bu keyfiyeti açıkça beyan etmiştir:

Boşama iki defadır. (Bundan-sonrası) ya´iyilikle tutmak, ya da İyilikle bırakmaktır.

(Bakara/229)

Bir Anda Üç Talak ile Boşamanın Hükmü

Bir anda üç talak ile boşamak caizdir. Bu şekildeki boşama Sünnet´e aykırı olmakla beraber haram değildir. Sonuç açısından, ayrı zamanlarda üç taîak´ı vermekle aynı anda üç talak ile boşama arasında bir fark yok­tur.

Rükkâne şöyle rivayet etmiştir: "Rasûlullah´a gelerek ´Ey Allah´ın Rasûlü! Karımı elbette tabiriyle boşadım´ dedim. Hz. Peygamber ´Onunla

(elbette demekle) neyi kasdettin?´ dedi. ´Bir talak´ı´ dedim. ´Vallahi mi?´ dedi. ´Vallahi´ dedim. ´O halde neyi kasdettinse odur´ -buyurdu".[15]

Bu hadîs, eğer Rükkâne elbette sözüyle üç talakı kasdetmiş olsaydı, üç talak´ın birden düşeceğine delâlet eder. Aksi halde Rükkâne´nin böyle sormasının, Rasûlullah´ın da ona yemin verdirmesinin bir anlamı olmazdı.

Boşamayı Bir Şarta Bağlamak

Bir şarta bağlayarak boşamak caizdir. Meselâ kişi ortada olmayan bir kişinin gelme şartına bağlayarak karısına ´Falan kişi gelirse sen boşsun´ veya ´Baban seferden döndüğü zaman boşsun´ veya ´Ramazan ayı geldiğinde boşsun´ veya ´Eğer evden çıkarsan boşsun´ veya ´Kardeşin´ eve girerse boşsun´ derse, şart yerine geldiğinde karısı boş olur.

Boşamayı bir şarta bağlamanın caiz-olduğunun delili şu hadîstir:

Müslümanlar şartlarının yanındadırlar.[16]

Bu hadîs, birşey yapmayı şarta bağlayan kişinin o şart oluştuğunda, o şeyi yapması gerektiğine delâlet eder. Ancak o şart, bir helâli haram, bir haramı da helâl kılmamalıdır.

Şarta Bağlı Boşamanın Üzerine Terettüb Eden Meseleler

Şarta bağlı boşamanın üzerine şu meseleler terettüb eder:

a. Boşamanın kendisine bağlandığı şart oluşmadıkça boşama ger­çekleşmez.

b. Talak´ın bağlandığı şart tahakkuk edinceye kadar karı-koca ilişkileri sürer.

Şartın tahakkuk etmesi, kesin olsa bile hüküm değişmez. Meselâ karısına ´Ramazan ayı geldiğinde benden boşsun´ diyen kişinin boşaması, Ramazan ayının gelmesi kesin olduğu halde Ramazan ayından Önce gerçekleşmez.

c. Talak´ın bağlandığı şart tahakkuk ettiğinde boşanma gerçekleşir; yeniden boşamak gerekmez.

Boşamada İstisna Yapmak

Bir şarta bağlı olarak boşamak caiz olduğu gibi, boşamada istisna yapmak da caizdir. Meselâ bir kişi karısına ´Sen üç talak ile boşsun, an­cak biri müstesna1 veya ´ikisi müstesna´ derse, birincisinde iki talak ile, ikincisinde ise bir talak ile boşarmş olur. İstisna, Arab dilinde bir üslûptur. Bu nedenle de boşamada istisna yapmak caizdir. Nitekim Kur´an ve Sünnet´te de bu üsîûb kullanılmıştır.

O da (Nuh da) içlerinde elli yıl eksik olmak üzere bin sene yaşadı. (Ankebut/14)

Kasdedilen talak sayısını belirtmek için talak´tan olan tadilde de is­tisna yapmak caizdir.

Boşamada İstisnanın Sahih Olmasının Şartları

Boşamada istisnanın sahih olmasının şartları şunlardır:

A. Boşayan kişinin, asıl sözü bitmeden o sözde istisna yapmaya ni­yet etmesi gerekir.

Asıl söz bittikten sonra istisna etmeye niyet ederse, yapılan istisna sahih olmaz; Meselâ karısına ´Seni üç talak ile boşadım´ dedikten sonra, önceden böyle bir niyeti olmaksızın ´Ancak üç talaktan bîri´ veya ´ikisi müstesna1 diyerek istisna yapan kişinin bu istisnası sahih değildir.

B. İstisna lafzının, asıl lafza örfen bitişik olması gerekir.

Asıl söz ile, o sözden yapılan istisna arasında yapılan fasıl örfen. normal kabul ediliyorsa, istisna sahih, örfen normal kabul edilmiyorsa is­tisna bâtıldır.

C. Yapılan istisna, asıl sözün tümünü iptal etmemelidir.

Meselâ karısına ´Sen üç talak ile boşsun, ancak üç talak müstesna´ diyerek istisna yapan kişinin bu istisnası boş ve anlamsız kabul edilerek söz aslına döndürülür; yani kadın üç talak ile boşanmış olur.

İstisna, müsbet bir sözden yapılırsa nefy olarak kabul edilir, menfi bir sözden yapılan istisna, isbat olarak kabul edilir. Çünkü istisna, asıl sözün hükmünün tersini söylemekle olur. Meselâ hanımına ´Seni boşadım, ancak iki talak ile´ diyen kişinin hanımı iki talak ile boşanmış olur.

Boşamada İstisna Yapmanın Sahih Olduğunun Delili

Boşamada istisna yapmanın sahih olduğuna şu hadîsle delil geti­rilmiştir:

Âzad etme ve boşamada istisna yapan kişinin istisnası geçerlidir.[17] Boşama Yetkisini Hanımına Vermek

Meselâ karısına ´Sen kendini benden bir (veya iki veya üç) talak ile boşayabilirsin´ diye boşama yetkisini karısına veren kişinin, bu yetkiyi vermesi caizdir.

Tefviz Edilen Talak1 in Düşmesinin Şartları

Tefviz-i talak´ın düşmesinin şartlan şunlardır:

a. Talak, derhai geçerli olmak üzere tefviz edilmiş olmalıdı*.

Tefviz, edilen talak´ın herhangibir şarta bağlanması sahih olmaz. Meselâ karısına ´Yarın kendini benden boşayabil irsin´ diyen kişinin tef-viz´i (boşama yetkisini karısına vermesi) sahih değildir.

b. Tefviz-i talak (kocanın, karısına veya bir başkasına boşama yetkisi vermesi) için, kocanın mükellef olması gerekir.

Deli olan veya mükellef olmayan bir kocanın, boşama yetkisini karısına veya bir başkasına vermesi sahih olmaz.

c. Boşama yetkisi kendisine devredilen kadın mükellef olmalıdır.

Deli olan veya mükellef olmayan, kadına boşama yetkisinin devre­dilmesi sahih olmaz.

d. Boşama yetkisi kendisine devredilen kadın bunu kabul ettikten hemen sonra kendini boşamalıdır.

Meselâ koca, boşama yetkisini verdikten, kadın da kabul ettikten sonra, hemen kendisini bir veya iki veya üç talak ile boşamalıdır. Eğer kabul ve icab bittiği halde boşamayı ertelerse, kendini boşaması geçerli olmaz.

Boşama Yetkisinin Kadına Verilmesinin Caiz Olduğuna Dair Delil

Tefviz-i talak´ın caiz olduğunun delili şu ayettir;

Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: ´Eğer dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzel­likle salayım. (Ahzab/28)

Eğer kadınların ayrılmayı istemelerinin bir değeri olmasaydı, Hz. Peygamber´in onları muhayyer kılmasının bir anlamı olmazdı.

Talak´ın Bazı Meseleleri Hakkında Bir Hatime

, 1. Arapça bilmeyen bir kişinin talak kelimesini söylemesi, eğer onun mânâsını bilmiyorsa geçerli olmaz. Çünkü niyeti talak değildir. Ancak kendi dilinde talak´tan başka bir mânâya gelmeyen bir lafzı söyleyen kişi, boşama niyetiyle söylemese de boşanmış olur. Eğer lafız sarih değilse, talak´m düşmesi için niyete ihtiyaç vardır. Bu, Arab dilinde de, diğer dil­lerde de böyledir.

2. Hanımına ´Ben senden boşum´ diyen kişi, bu sözüyle boşamayı kasdediyorsa, kadın boşanmış olur, boşamayı kasdetmiyorsa boşanmış sayılmaz. Çünkü bu lafız boşamada kullanılan sarih bir lafız değil, kinayî bir lafızdır. Zira söz, mahalline izafe edilmemiştir; çünkü erkek boş ol­maz. Bu nedenle kinayî lafızlarda boşama niyeti şart koşulmuştur.

3- Karısına üç defa sen boşsun diyen kişi, eğer cümlelerin arasında örfen fasıla sayılacak kadar bir süre beklemişse, karısını üç talakla boşamış sayılır. O kişinin ´ben bununla tekid yapmayı kasdettim´ demesi kabul edilmez. Çünkü onun bu iddiası zahire ters düşmektedir. Fakat cümleler arasına fasıla girmezse, kişi de tekidi kasdetmişse, hanımını bir talak ile boşamış sayılır. Eğer üç talak´ı kasdetmişse, üç talak ile boşamış sayılır. Sen boşsun sözünü peşpeşe belli birşey kasdetmeksizin söylerse yine üç talak ile boşamış sayılır. Bu durumda sözün zahirine göre hüküm verilir.

4. Karısına ´Eğer Allah dilerse benden boşsun1 diyen kişi, bu sözüyle Allah´ın dilemesini kastederse, hanımı boş olmaz. Çünkü Allah´ın dileyip dilemediğini bilmek mümkün değildir. Fakat bu sözle, Allah´ın dilemesini veya başka birşeyi kastetmem işse, hanımı boş olur.

5. Kadın kocasına çirkin bir şekilde hitap ederse, meselâ ´Ey ahmak, ey hasis´ derse, kocası da karısına ´Eğer ben senin dediğin gibi biriysem sen benden boşsun1 derse ve bu sözüyle de onun sözüne karşılık ver­meyi ve ona kızdığını göstermeyi kasdetmişse talak düşmez. Fakat koca, talak´ı sefihîiğine, hasisliğine bağlarsa veya bunu mutlak olarak söylerse, talak´ın kendine bağlandığı sıfata bakılır; sefih ve hasis değilse talak düşmez, aksi takdirde düşer.

Sefih, malında kötü tasarruf ettiğinden ötürü üzerine hacr konan kişidir. Hasis´e gelince, bazı kimseler bunu ´Dinini dünyasına feda eden kişi´ şeklinde, bazıları da ´Cimrilik sebebiyle kendisine uygun olmayan şeyler yapan kişi1 şeklinde tarif etmişlerdir.

Ricat´ın (Boşanılan Hanıma Dönmenin) Hükümleri

Hanımını boşayan kişi, şu durumlardan birindedîr:

A. Hanımını cinsî münasebetten önce boşamıştır.

B. Cinsî münasebetten önce veya sonra, mal karşılığında boşamıştır.

C. Cinsî münasebetten sonra normal bir şekilde bir veya iki talak ile

boşamıştır.

D. Normal bir şekilde üç talak ile. boşamıştır.

A. Hanımını, Ginsî Münasebetten Önce Boşayan Kişinin Tekrar Hanımına Dönmesi

Hanımını, cinsî münasebetten Önce boşayan kişi, artık hanımına dö­nemez. Çünkü kadının iddet beklemesi vacib değildir.

Ey mü´minler! Mü´min kadınları nikahlayıp da onlara dokunmadan boşadığınız zaman sizin için onlar üzerine sayacağınız bir iddet yoktur. (Ahzab/49)

Böyle bir boşama beynunet-i kübra´dır, yani derhal ve kesin bir boşamadır.

Cinsî münasebetten önce bir talak veya iki talak ile boşamış olsa bile kadına tekrar dönemez. Bu durumda eğer kadın da isterse, yeni bir nikâh ve yeni bir mehirle akid sahih olur. Eğer kadını üç talak ile boşarsa, kadın yeni bir kişiyle evlenip ondan meşru bir şekilde boşanmadıkça ilk kocasına helâl olmaz.

B. Hanımını Mal Karşılığında Boşayan Kişinin Hanımına Tekrar Dönmesi

Hanımını mal karşılığında boşayan kişi, ancak yeni bir akid ve yeni bir mehirle ona dönebilir. Mal karşılığında boşamanın, cinsî münasebet­ten önce veya sonra olması hükmü değiştirmez.

C. Hanımını, Cinsî Münasebetten Sonra Normal Bir Şekilde Bir veya İki Talak ile Boşayan Kişinin Hanımına Tekrar Dönmesi

Hanımını, cinsî münasebetten sonra normal bir şekilde bir veya iki talak ile boşayan kişi, iddet bitmeden önce hanımına dönebilir. Bunun delili şu ayetlerdir:

İddet süresi içinde arayı düzeltmek istemeleri durumunda, kocaları

onları geri almaya daha çok.hak sahibidirler.

(Bakara/228)

Boşama iki defadır. (Bundan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya da iyilikle bırakmaktır.

(Bakara/229)

İki talak´tan sonra iyilikle tutmak, ancak kocanın hanımına geri dönr mesiyle mümkün olabilir.

Hz. Ömer şöyle rivayet etmektedir: ´Hz. Peygamber, Hafsa´yı (bir talak ile) boşadı, sonra ona rücû etti (döndü)´.[18]

Kocanın Hanımına Geri Dönmesi

Hanımını, normal şekilde bir veya iki talak ile boşayan kişi, ha­nımına geri dönmek istediğinde ona ´Seni tekrar nikâhımın altına aldım derse, bu yeterli olur. Ancak bunu iki şahit huzurunda söylemelidir. Bunun delili şu ayettir:

İçinizden iki adil kimseyi şahit tutun. CTalak/2)

Bir veya iki talak ile boşadiktan sonra hanımına geri dönen kişinin, bir talak ile boşamişsa iki talak hakkı, iki talak ile boşamışsa bir talak hakkı vardır. Karısını bir veya iki talak ile böşayıp dâ iddet bitmeden önce karısına geri dönmeyen kişinin, rücû hakkı kalmaz. Eğer kadın ve erkek tekrar evlenmek isterlerse yeni bir nikâh ve yeni bir mehir gerekir. Bunun delili de şu ayettir:

Kadınları boşadiğınızda, iddetlerini tamamladıklarında, birbirleriyle güzelce barışıp anlaşmışlarsa, onların (önceki) kocalarına varma­larında (kadının velisi olarak onlara) zorluk çıkarıp engel olmayın. (Bakara/232)

Kocanın, boşadiğı hanımına geri dönme hakkı olduğu müddetçe, kadın bîr başkasıyla evlenemez.

D. Hanımım Üç Talak ile Boşayan Kişinin, Hanımına Tekrar Dönmesinin Şartları

Hanımın, üç talak ile -bir anda veya ayrı zamanlarda, cinsî münase­betten önce veya sonra, İddet içinde veya iddet dışında- boşayan kişinin karısına dönmesi mümkün değildir. Ancak şu şartlardan sonra yeniden evlenmeleri mümkün olur:

1. Birinci kocasından ayrıldıktan sonra iddetini tamamlaması gerekir.

2. Başka birisiyle meşru bir şekilde evlenmesi gerekir.

3. İkinci koca onunla cinsî münasebette bulunmuş olmalıdır.

4. İkinci koca da onu meşru bir şekilde boşamahdır.

5. İkinci kocadan boşandıktan sonra da iddetini tamamlamalıdır.

Bu şartlar oluştuktan sonra birinci koca ile kadın yeniden evlenmek isterlerse, yeni bir nikâh ve yeni bir mehir ile tekrar evlenebilirler.

Eğer (üçüncü defa) yine boşarsa, ondan sonra kadın başka birisiyle (normal yoldan) evlenmedikçe (ve ikinci kocasının iddetini tamam­lamadıkça) birinci kocasına helâl olmaz. Eğer (yeni kocası) onu boşarsa, Allah´ın sınırlarını gözeteceklerine inanıyorlarsa, tekrar birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. Bunlar, bilen kimseler için Allah´ın açıklamış olduğu sınırlardır. (Bakara/230)

Hz. Aişe şöyle rivayet etmiştir: "Rifaa´mn kansı Hz. Peygamber´e geldi ve ´Ben Rifaa´mn yanında idim. Rifaa beni boşadı ve (üç talak ile) boşamayı kesinleştirdi. Sonra ben de Abdurrahman b. Zübeyr ile evlen­dim. Fakat Abdurrahman1 in erkeklik aleti şu elbise saçağı gibi (gevşek)tir´ dedi. Rasûlullah tebessüm edip ´Sen tekrar eski kocan Rifaa´ya dönmek mi istiyorsun^ Hayır, sen ikinci kocan Abdurrahman´in balçığından o da senin balçığından tatmadıkça bu mümkün değil´ buyurdu".[19]

Üç *Ta1ak ile Boşanan Kadının Tekrar Eski Kocasıyla Evlenmesine Müsaade Edilmesinin Hikmeti

Üç talak ile boşanan kadının, zikrettiğimiz şartlar dahilinde tekrar eski kocasıyla evlenmesine müsaade edilmesinin hikmeti, muhtemelen insanları boşanmaktan uzaklaştırma ve aceleyle üç talak ile boşamadan sakındırma amacına yöneliktir.

Kocanın Boşadığı Hanımına Dönmesi Hususunda Bir Hulâsa ve Bir Netice

Duhulden önce veya sonra, bir talak ile veya iki talak ile karısını boşayan kişi, eğer iddeti tamamlanmadan hanımına dönmek isterse, eski akid ve eski mehirle, karısının rızasını almadan, hanımını tekrar nikâhı altına alabilir.

I. Beynunet-i Suğra ile Boşanmak

1. Cinsî ilişkiden önce bir veya iki talak ile boşamaya beynunet-i suğra denir.

2. Cinsî ilişkiden sonra bir veya iki talak ile boşamaya -eğer iddet içinde tekrar dönülmezse- beynunet-i suğra denir.

3- Mal karşılığında boşamaya da beynunet-i suğra denir.

Mal karşılığında boşamanın (hul´u) izahını yapmıştık. Karısını, mal karşılığında boşayan kişi, onunla ancak yeni bir akidle, yeni bir mehirie ve onun rızasını alarak evlenebilir.

II. Beynunet-i Kübra ile Boşanmak

Beynunet-i kübra, kocanın karısını, cinsî münasebetten önce veya sonra üç talak ile boşamasıdır. Böyle bir boşamadan sonra, kadın ikinci bir koca ile evlenip ondan boşanmadıkça birinci kocasına helâl olmaz. Bunun izahını daha önce zikretmiştik.

Talak´a Benzeyen Haller

Talak´a benzeyen ve talak hükmünde olan üç durum vardır. Bunlar ilâ, zıhar ve Han´dır. Bunlar talaka benzediği ve talak hükmünde olduğu için Talak bahsinin sonuna ekledik. Şimdi bunları beyan edelim.

I. İLÂ

İlâ lafzı el-eliyye kelimesinden türemiş olup yemin anlamına gelir. Nitekim ilâ kelimesi şu ayette yemin mânâsında kullanılmıştır:

Sizden faziletli ve varlıklı olan kişiler yakınlarına, yolculara ve Allah yolunda hicret edenlere sadaka vermekte kusur etmesinler (vermemek için yemin etmesinler), affetsinler ve hoş görsünler. Allah´ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah gafur ve rahim´dir. (Nûr/22) ıstılahî mânâsı ise, boşama yetkisine sahip olan kocanın, karısıyla cinsî münasebette bulunmayacağına, dair yemin etmesidir.

İlâ´nın Hükmü

Koca, ilâ yaptıktan sonra dört ay içinde kârısına dönmezse, karısından ayrılmış olur. Dört ay müddet tanınması, yemininden dönüp kefaret vererek karısına dönmesi için bir fırsattır. Eğer kocası ilâ yapar da dört ay içinde tekrar dönmez ve karışım da bırakmazsa, hâkim erkeğe şu iki şeyden birisini yapmayı emreder:

1. Yemininden dönüp onun kefaretini verir ve karısıyla cinsî müna­sebette bulunur.

2. Eğer yemininde ısrar ederse, karısını da boşamaya yanaşmazsa, hâkim onun yerine karısını bir talak ile boşar. Çünkü kadı haklan yerine getirmek, zararı ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Böyle durumlarda da tek çare kadını kocasından ayırmaktır. Kadı, kocanın vekili durumunda olduğu için bu işi bizzat yapmalıdır. Bu tıpkı onun borçlarını ödemek, haklarını yerine getirmek gibidir.

Fakat kocada, cinsî münasebete mâni olan bir durum sözkonusu ise kocanın yemininden döndüğünü diliyle söylemesi gerekir. Eğer karısına dönüp cinsî münasebette bulunursa, yemininden döndüğünü diliyle söylemesi gerekmez. Cinsî münasebet onun yerine geçer.

İlâ´nın Delili

İlâ ve hükümlerinin meşru olduğuna şu ayet delâlet etmektedir:

Hanımlarına yanaşmamaya yemin edenler için ancak dört ay bek­leme vardır. Eğer yeminlerinden dönerlerse (bilsinler ki) Allah çokça bağışlayan ve merhameti bol olandır. Şayet boşanmaya kararlı iseler (bilsinler ki) Allah şüphesiz işiten ve bilendir.

(Bakara/226-227)

Hz. Ali´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: ´Bir kişi hanımına ilâ ya­parsa (hanımına yaklaşmamaya yemin ederse), dört ay geçse dahi talak´ı düşmez. Ya karısına döner, yahut boşar´.[20]

Bu rivayetin bir benzen de İbn Ömer´den rivayet edilmiştir.

Hz. Ali ile İbn Ömer´in bunu kendiliklerinden söylemesi düşünü­lemez. Bu nedenle bu rivayetlerin hükmü merfû hadîs hükmündedir.

II. ZIHAR

Zıhar kelimesi, sırt mânâsına gelen zeher kelimesinden alınmıştır. Zihar´ın ıstılahı mânâsı ise, kişinin karışma ´Sen bana anamın sırtı gibisin1 diyerek, karısını anası, kızkardeşi gibi mahremlerinden birine benzetme­ğidir. Araplar cahiliyye döneminde zıhar´ı, boşanma şeklîlerinden biri ola­rak kabul ederlerdi. Fakat İslâm, zıhar´a başka bir gözle bakarak onun üzerine talak´tan başka hükümler de yükledi.

Zıhar Yapmanın Hükmü

Zıhar´ın haram olduğunda tüm müslümanlar ittifak etmiştir. Zıhar, büyük günahlardan biridir. Delili de şu ayettir:

İçinizden hanımlarına zıhar yapanların hanımları onların anneleri değildir. Onların anneleri ancak kendilerini doğurup dünyaya getiren kadınlardır. Şüphesiz ki onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar.

(Mücadele/2)

Zıhar´ın Lafızları

Zıhar´ın lafızları, zıhar´a delâlet etmesi bakımından sarih ve kinayeli lafızlar olarak iki kısma ayrılır.

Sarih lafız, zıhar´dan başka bir mânâ taşımayan lafızdır. Meselâ karısına ´Sen bana anamın sırtı gibisin´ demek böyledir. Böyle diyen kişi, ister zıhar´a niyet etsin, ister etmesin, zıhar vıpmış sayılır. Ancak bu, ko­canın mükellef olması şartına bağlıdır.

Kinayeli lafızlar ise, zıhar mânâsına gelebileceği gibi, başka mânâlara da gelebilen lafızlardır. Meselâ kansına ´Sen benim için annem gibisin´ veya ´Sen benim için kızkardeşim gibisin´ demek, kinayeli lafız sayılır. Eğer kişi bu sözlerle zıhar´ı kasdetmişse, zıhar yapmış olur, fakat zıhar yapmayı kasdetmemiş ve bu sözle hanımını, şeref ve takdir bakımından annesine ve kizkardeşine benzetmişse, zıhar yapmış sayılmaz.

Zıhar´in Hükümleri

Kişi eşine zıhar´ın sarih lafzını veya kinayeli lafızlarından birini söyler ve bu sözlerle zihar´ı kastederse, eşini kendisine haram olan kadınlara benzetmiş olur. Bu takdirde bakılır; eğer sözlerin arkasından talak lafzını kullanmışsa, zıhar´ın hükmü, talak´ın içine girer ve bu durumda zıhar hükümleri ortadan kalkar. Çünkü talak, zıhar lafzını açıklamak1 mahiyetinde gelmiştir. Fakat zıhar lafzının arkasından talak lafzını kullanmamışsa, nikâh bağını koparan sebep meydana gelmemiş ,

demektir; bu takdirde kişinin dediğine değil, niyetine itibar edilir. Şayet eşinden ayrılması sözkonusu olmamışsa -çünkü eşini kendisine haram olan kadınlara benzetmişti- gereğini yapmadığı için bu benzetmenin nakzedildiğine itibar edilir. Ancak bu sefer kendisine kefaret lazım gelir ve hemen kefareti ödemekle mükellef olur.

Zıhar Kefaretinde Tertibe Riayet Etmek

Zıhar kefaretinde tertibe riayet etmek gerekir. Bu kefaretin tertibi şöyledir:

1. Çalışmasına mâni olmayacak bir eksiği, özürü olmayan ve mü´min olan bir köle âzad etmek.

2. Bugün olduğu gibi köle yoksa veya köle olduğu halde âzad et­meye gücü yetmezse, peşpeşe iki ay oruç tutmak.

3. Oruç tutmaya veya peşpeşe iki ay oruç tutmaya gücü yoksa, altmış fakiri doyurmak.

Zihar Kefaretinde Tertibe Riayet Edilmesi Gerektiğinin Delili

Zıhar kefaretinde tertıp riayet edilmesi gerektiğinin delili, zıhar´ın ge­nel hükümleri beyan edilirken zikredilecektir. Burada şu hadîsi zikret­mekle yetineceğiz.

Ebu Seleme ve Muhammed b. Abdurrahman´dan şöyle rivayet edilmiştir: Beyâdaoğullanndan Selman b. Sahr el-Ensarî, Ramazan ayı çıkıncaya kadar karısını kendisine annesinin sırtı gibi kılmış (karısına zıhar yapmış) idi ve Kama/an´ın yarısı geçince de geceleyin ona yaklaşmıştı. Bunun üzerine Rasûlullah´a gelerek durumu anlattı. Hz. Peygamber ona şöyle dedi:

- Bir köle âzad et!

- Köle âzad etmeye gücüm yetmez. .

- O halde peşpeşe iki ay oruç´tut.

- Ona da gücüm yetmez.

Bunun üzerine Rasûlulah, Ferve b. Amr´a (hitaben) ´Altmış yoksulun yedirilmesi için şu arak´ı (15 veya 16 sâ alan sepeti) ona ver!´ buyurdu.[21]

Zıhar Kefaretinin Hemen Verilmesi

Zthar kefaretini vermeden kocanın, hanımiyla cinsî münasebette bu­lunması caiz değildir. Eğer kefaret vermeden önce hanımıyla cinsî müna­sebette bulunursa, Allah´a isyan etmiş olur ve onun için de kefaret ver­mesi gerekir. Çünkü kefaret vermeden kocanın, hanımıyla cinsî münasebette bulunması haramdır.

Kadınlara zıhar yapıp ayrılmak isteyen, sonra da dediklerini (yeminlerini) geri alanlar, hanımlarıyla temas etmeden önce bir köle âzad etmelidirler...

(Mücadele/2)

İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kişi karısına zıhar yapmış ve zıhar kefaretini ödemeden önce onunla cinsî münasebette bu­lunmuştu. Daha sonra Peygamber´e gelerek bu durumu anlatmıştı. Hz. Peygamber, o kişiye ´Neden böyle yaptın´ dedi. Adam ´Ey Allah´ın Rasûlü! Ay ışığında karımın ayak bileziklerinin (halhallarının) beyazlığını gördüm, bunun etkisiyle nefsime hâkim olamayıp onunla cinsî münasebette bulundum´odedi. Rasûlullah gülümsedi ve kefaret verinceye kadar hanımına yaklaşmamasını emretti". [22]

Zihar Hükümlerinin Meşru Olduğunun Delili

3 Hz. Aişe´den rivayet edilen şu hadîs zıhar hükümlerinin genel delili­dir: İşitmesi herşeyi kaplayan (Allah Teâlâ) çok yücedir. Havle "binti Sa´lebe, kocasını RasûluIIah´a şikayet ederken (öyle yavaş konuşuyordu ki yanlarında bulunduğum halde) ben sözlerini duyuyor, fakat bir kısmını anlâmıyordum. Havle şöyle diyordu: ´Ey Allah´ın Rasûlü! Kocam gençliğimi yedi, karnım ona saçıldı (=ona çocuk doğurdum). Nihayet yaşlanıp çocuktan kesildiğim zaman kocam bana zıhar yaptı. Allahım ben şüphesiz hâlimi sana arzediyorum´. Kadın (böyle demeye devam edip) henüz oradan ayrılmadan Cebrail şu ayetleri indirdi:

(Ey Rasûlüm!) Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah´a şikayette bulunan o kadının sözünü Allah kabul etmiştir. Allah ikinizin de konuşmasını işitti. Zira Allah işiten ve görendir. İçinizden hanımla­rına zıhar yapanların hanımları onların anneleri değildir. Onların anneleri ancak kendilerini doğurup dünyaya getiren kadınlardır. Şüphesiz ki onlar çirkin ve yalan bir söz söylüyorlar. Fakat Allah affedici ve bağışlayıcıdır. Kadınlara zıhar yapıp ayrılmak isteyen, sonra da dediklerini geri alanlar, hanımlarıyla temas etmeden önce

bir köle âzad etmelidirler. Size öğütlenen (kefaret) budur. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Kim (âzad edecek bir köle) bulamazsa (onun kefareti), hanımıyla birleşmezden önce birbiri ardınca iki ay oruç tutmaktır. Kimin gücü buna yetmezse altmış . yoksulu doyurmak (o kişinin kefaretidir). Bu emir Allah´a ve Peygamber´e inanmanız içindir. Allah´ın hududu bunlardır. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. (Mücadele/1-4)[23]

III. LİAN

Lügatte lian, uzaklaştırmak, kovmak anlamındadır. ´AHah, falana lanet etti´ demek, ´onu dergâhından uzaklaştırdı, kovdu´ demektir. Lian ile eşler birbirinden uzaklaştıkları için, ona bu isirn verilmiştir.

Lian´ın ıstılahî mânâsı ise, karısının zina yaptığına yemin ederek ko­casının, Allah´ın lanetinin yalancıların üstüne olmasını dilemesidir. Böyle yapan kişi, karısından ayrılır,

Lian´ın Meşru Kılınmasının Hikmeti

Lian hükmü, kazf (birisine zina isnad -edip dört şahit getiremeyen kişiye uygulanan hükmün) umumunu tahsis etmek üzere gelmiştir. Kazf, birisine zina isnad edip dört şahit getirememektir. Böyle yapan kişiye if­tira haddi uygulanır. İftiraya mâruz kalan kişi ise, bu isnaddan beri kabul edilir.

Karısına zina isnad edip de dört şahit getiremeyen kocaya, kazf haddi uygulanmasının sebebi şudur: Yabancı bir erkek bir kadının zina yaptığını ilan etmek mecburiyetinde değildir. Hatta İslâm ahlâkı, başkasının kusurlarını örtmeyi, ona nasihat etmeyi gerektirir. Fakat koca için durum böyle değildir. Eğer karısı zina ettiyse bunu söylemelidir. Çünkü karısının zina etmesi, koca için bir ar ve yatağının kirlenmesi de­mektir. Böyle bir durumda şeriat, kocaya o kadından ayrılma hakkı vermiştir. Eğer koca, karısının zina ettiğini söylemez de onu boşamak su­retiyle ayrılırsa, başka bir zulmü ve pisliği kendisine ilhak etmiş olur. Bu, tam anlamıyla bir pisliktir. Oysa böyle bir pisliğe bulaşan kadın hiçbir hakka sahip değildir. Bu yüzden kocanın, karısından hakkını alması için, lian meşru kılınmıştır. Lian sayesinde eşler adaletin himayesine girer ve biri diğerinin zulmüne kurban gitmez.

Ayrıca koca, karısına zina isnad etmekten uzaktır. Bu, âdeta imkân­sız gibi birşeydir. Bundan ötürü de karısına zina isnad edip de dört şahit getiremeyen kocaya kazf haddi uygulanmaz. Çünkü kocanın, karısına zina isnad etmesi, koca için bir ardır, onun şeref ve haysiyetini zedeler; yani kocanın, karısına zina iftirası yapması, kadın kadar kocanın da aleyhine ve zararınadır. Zina eden karısının zina ettiğini gizleyen koca, kendi mürüvvetini yok etmiş, bir pisliği kendine ilhak etmiş olur.

Kişinin Karısına Zina tsnad Etmesinin Hükmü

Kazf, zina isnad edip dört şahit getirememektir. Karısının zina ettiğini bilen veya karısını başka bir erkekle halvet halinde gören veya belirtiler­den ötürü kuvvetle zanneden kocanın, karısına zina isnad etme hakkı vardır.

Arada bir çocuk varsa, koca da çocuğun kendisinden olmadığını bi­liyorsa, karısına zina isnad etmesi vacib olur. Zira böyle yapmadığı tak­dirde çocuğu kendi nesebine ilhak etmiş olur. Oysa kendisinden olan çocuğu nesebine ilhak etmemesi gibi, kendisinden olmayan çocuğu ne­sebine ilhak etmesi de haramdır. Ancak çocuğun kendisinden olmadığını kesin olarak bilmek gerekir. Bunun bilinmesi ise, hanımıyla cinsî müna­sebette bulunmamış olmasıyla veya hanımının altı aydan önce doğurma-sıyla mümkün olur. Bir de hanımıyla cinsî münasebette bulunduktan itibaren hanımının dört yıldan sonra doğurmasıyla bilinir. Çünkü hamileliğin en uzun müddeti dört yıldır. İşte bu durumlarda çocuğun ko­cadan olmadığı anlaşılır. Anlaşıldıktan sonra kocanın, çocuğun kendisin­den olmadığını belirtmesi gerekir.

Lian Yapmanın Keyfiyeti

Ka/Pın genel hükmü, karısına veya başkasına zina isnad edip dört şahit getiremeyen kişinin, ceza görmesidir.

İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: "Hilâl b. Ümeyye karısının Şerik b. Semha ile zina ettiğini Hz. Peygamber´in huzurunda söyledi. Rasûlullah ´Ya şahid gösterirsin veya sırtına had vurulacak* dedi. Hilâl ´Ey Allah´ın Rasûlü! Bizden birimiz ailesi üzerinde bir erkek görürse şahit mi arayacak?´ dedi. Rasûlullah ´Ya şahit, yoksa sırtına had vurulacak´ di­yordu. Hilâl ´Seni hak peygamber olarak gönderen Allah´a yemin ederim ki ben muhakkak doğru söyledim. Elbette Allah benim hakkımda, sırtımı hadden kurtaracak bir hüküm indirecektir´ dedi. Bunun üzerine lian hükmünü bildiren ayetler nazil oldu. Karısına zina isnad eden Hilâl b. Ümeyye cezadan kurtuldu".[24]

Mülaane (Lanetleşme)

Karısına zina isnad eden koca, hâkimin ve halktan bir grubun önünde -bu grubun ileri gelen ve salih kişilerden olması sünnettir- ve mescidde minber gibi yüksek bir yere çıkıp şöyle demelidir: ´Allah´ı şahit tutarım ki karım falan kızı falana zina isnad etme hususunda doğru söy­lüyorum ve bu çocuk (eğer çocuk varsa veya kadın hamile ise) benden değildir´.

Bu,sözü dört defa tekrar etmesi ve her defasında -eğer karısı orada ise- eliyle karısını işaret etmesi gerekir, sonra beşinci defa ´Eğer yalan söylüyorsam, Allah´ın laneti benim üzerime olsun´ demelidir.

Lian´m Delili

Lian´ın meşru olduğunun delili şu ayettir:

Eşlerine zina isnad ettikleri halde, kendilerinden başka şahitleri olmayan kimselerden herbirinin (makbul olacak) şahitliği, Allah adına dört defa yemin ederek kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmesidir. Beşinci yemini, eğer yalan söyleyenlerdense, Allah´ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.

(Nûr/6-7)

Rivayet edildiğine göre Ensar´dan bir kişi Hz. Peygamber´e gelip ´Ey Allah´ın Rasûlü! Bir kimse karısını zina halinde bulsa, kadının kocası zâniyi öldürmeli mi, değilse ne yapmalı?´ diye sordu. Hz. Peygamber ´Seninle karın hakkında Kur´an inmiştir´ buyurdu. Karı ile koca mescidde lanetleştiler.

"Ben de (Sehl b. Said el-Ensarî) bunda şahit ve hazır bulunuyor­dum".[25]

Lian Üzerine Terettüb Eden Hükümler

Hanımı ile yukarıda zikrettiğimiz şekilde lian yapan kişinin üzerine terettüb eden hükümler şunlardır:

1. Kocadan, zina isnad etmenin cezası düşer.

2. Kadın da yemin eder lânetleşirse, onun üzerinden de zina cezası düşer.

3. Karı-koca arasındaki nikâh fesholur.

4. Eğer koca çocuğun kendisinden olmadığını söylemişse, çocuğun nesebi annesine ilhak edilir.

5. O kadın ile o erkek -kadın elli defa evlenip boşansa bile- birbirle­rine ebediyyen haram olurlar.

İbn Ömer´den şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber´in, bir adam ile kartsınrn lâneüeşme olayını idare ettiğini gördüm. O kişi ´Bu kadının çocuğu da benden değildir?´ dedi. Hz. Peygamber, onların arasını ayırarak, çocuğu annesinin nesebine ilhak etti".[26]

Sehl es-Saidî´den şöyle rivayet edilmiştir: ´(Uveymir) karısını, Rasûlullah´ın huzurunda üç talak ile boşadı. Rasûlullah talak´ın vukuunu kabul etti. Rasûlullah´ın yanında işlenen şey sünnet oldu. Ben buna Rasûluil-ah´ın yanında şahit oldum, bundan böyle lânetleşenlerin aralarının ayrılması ve bir daha ebedî birleşememeleri sünnet oldu´.[27]

Kadının Lânetleşme Keyfiyeti

Zina isnad edip dört şahit getiremeyen kocanın üzerinden kazf ce­zasını kaldıran yemin ve lanet dileme, kadın için de sözkonusudur. Kadın dört defa ´Allah´ı şahit tutuyorum ki falan (kocasının adını söyle­melidir) bana zina isnad etmekle yalan söylemiştir´ dedikten sonra, be­şincisinde ´Eğer kocam doğru söylüyorsa, Allah´ın laneti benim üzerime olsun´ dediğinde, zina cezasından kurtulur.

Kadının Lanetleşmesine Dair Delil

Kadının lianı´nın meşru olduğunun delili şu ayettir:

Kadının (ise), dört defa Allah adına yemin ederek kocasının kesin­likle yalan söyleyenlerden olduğuna şahitlik etmesi, (zina ile ilgili) cezayı kendisinden uzaklaştırır. Beşinci yemini, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah´ın gazabının kendi üzerine olmasını dile-mesidir. (Bu takdirde zina cezası kendisinden kaldırılır).

(Nûr/S-9) Lian´ın Şartlan

Lian´ın sahih olmasının şartlan şunlardır:

1. Zina isnadı, lânetleşmeden Önce olmalıdır.

2. Lanetleşmeye önce koca başlamalıdır.

3. Kan ve koca aynı lafızları kullanmalıdır.

Eğer biri şehadet lafzını kasem lafzıyla, gazap lafzını da lanet lafzıyla değiştirirse veya bunun aksini yaparsa, lânetleşme sahih olmaz. Çünkü lian lafızları Kur´an da açıkça zikredilmiştir. Kur´an´ın zikrettiği lafızları kullanmak farzdır.

4. Kadının veya erkeğin, yeminleri arasına örfen fasıla sayılacak ka­dar bir zaman girmemiş olmalıdır.

Kadının da, erkeğin de yeminleri peşpeşe olmalıdır.

5. Hâkim´in, karı ile kocaya yalan söylememeleri hususunda nasihat etmesi vacibdir.

Hâkim´in kan ve kocaya şöyle demesi gerekir: ´Sizin hesabınız Alla­h´a aittir. Biriniz mutlaka yalancıdır. Aranızda yemininden dönen var mı?´

İbn Ömer´den şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kişi Hz. Peyğamber´e gele­rek ´Ey Allah´ın Rasûlü! Birimiz karısını zina ederken görürse onun ne yapması gerekir? Konuşsa büyük bir meseleyi söylemiş, sussa büyük bir meselenin üzerinden sükût geçmiş olacak!´ dedi. Peygamber sustu, ken­disine cevap vermedi. Adam o günden sonra (tekrar) Rasûlullah´a gelerek ´Gerçek şu ki sana sorduğum duruma kendim düşmüş bulunuyorum!´ dedi. Müteakiben Allah Teâlâ lian ile ilgili ayetleri indirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber o adamı çağırdı. Ona bu ayetleri okudu. Vaaz ve tezkirde bulundu. Dünya azabının ahiret azabından ehven olduğunu bildirdi. Bunun üzerine adam ´Hayır! Seni hak ile gönderene yemin ederim ki o kadına karşı yalan söylemedim´ dedi. Sonra (Hz. Peygamber) kadını çağırdı. Ona da vaaz ve tezkirde bulundu. Dünya azabının ahiret azabından ehven olduğunu bildirdi. Bunun üzerine kadın ´Hayır! Seni hak ile gönderene yemin ederim ki (o adam) doğru söylemedi´ dedi. Bunu müteakip Hz. Peygamber, önce erkekten başladı ve erkek, kendisinin gerçekten doğrulardan olduğuna dair Allah´a dört kere yemin etti ve.beşincisinde, şayet yalancılardan ise, Allah´ın lanetinin üzerine olmasını diledi. Sonra Hz. Peygamber kadına döndü ve kadın, erkeğin gerçekten yalancılardan olduğuna dair Allah´a dört defa yemin etti ve beşincisinde, şayet o erkek doğrulardansa Allah´ın gazabının kendisi üzerine olmasını diledi. Sonra Hz. Peygamber onları ayırdı".[28]

Lian yapan bir karı-kocaya, Hz. Peygamber´in şöyle dediei rivaver edilmiştir:

Sizin hesabınız Allah´a aittir. Biriniz mutlaka yalancıdır. Artık sen bu kadınla bir araya gelemezsin.[29]

İbn Abbas´tan şöyle rivayet edilmiştir: "Hilâl b. Ümeyye karısına zina isnad etti ve Rasûlullah´a gelerek şehadette bulundu. Hz. Peygamber, ona ´Allah, ikinizden birinin kesinlikle yalancı olduğunu biliyor. Aranızda yemininden dönen yok mu?´ dedi".[30]

Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir: Lânetleşme ayeti indiği vakit Rasülullah´ın şöyle buyurduğunu işittim.-

Hangi kadın, bir kavmin içine kendilerinden olmayan bir çocuğu so­karsa, Allah´ın dininde birşeye, bir rahmete nail olamaz, AJlah onu cennetine koymaz. Hangi erkek de çocuğunun yüzüne baka baka (kendisinden olduğunu bile bile) onun kendinden olduğunu inkâr ederse, Allah onu rahmetinden mahrum eder. Önce geçenler ve sonra gelenlerin gözü önünde onu utanacak duruma düşürür,.[31]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ebu Dâvud/2178, İbn Mâce/2018, (İbn Ömer´den)

[2] Ebu Dâvud/5138, Tirmizî/1189, İbn Mâce/2088

[3] Buharî/4955

[4] Buharî/4156, Müslim/2769

[5] Buharî/4953, Müslim/1471

[6] İmam Mâlik, Muvaüa, U/745; İbn Mâce/188, 234, 2341

[7] Buhari/4971

[8] Ebu Dâvud/2195, Neseî, VI/212

[9] Hâkim, 11/205- (Hâkim hadîsin sahih olduğunu söylemiştir.)

[10] Tırmizî/1181, Ebu Dâvud/2190

[11] Ebu dâvud/´M03, (Hz. Ali´den)

[12] İbn Mâce/2046, (Hz. Aişe´den)

[13] İbn Mâce/2045, (İbn Abbas´tan)

[14] Ebu Dâvud/2194, Tirmizî/1184, İbn Mâce/2039, (Ebu Hüreyre´den)

[15] Tirmizî/1176, Ebu Dâvud/2208, İbn Mâce/25H

[16] Hâkim, 11/49 ´

[17] İbn Esir, en-Nihaye, sena maddesi

[18] Ebu Dâvud/2283

[19] Buharî/2496, Müslim/1433

[20] İmam Mâlik, Muvatta, 11/556

[21] Tirmizî/1199

[22] İbn Mâce/2065

[23] İbn Mâce/2063, Ebu Dâvud/22H; Hâkim, Müstedrck, 11/481

[24] Ebu Dâvud/2254

[25] Buharî/5003, Müslim/1492

[26] Buharî/5559, Müslim/1494

[27] Ebu Dâvud/2250

[28] Tirmizî/1202

[29] Buharî/5006

[30] Buharî/5001

[31] Ebu Dâvud/2263