Lakit (Terkedilmiş Çocuk)

Lakit ile İlgili Hükümler

Lakit çarşı, sokak gibi yerlere bırakılan (terkedilen) çocuk demektir. Buna melkut ve menbuz da denir.

Lakit´in Alınmasının Meşruiyetine Dair Deliller

Lakit´in (terkedilmiş çocuğun), bulan kişi tarafından alınmasının caiz olduğuna dair Kur´an ve Sünnet´te genel olarak birçok delil vardır. Kur´an-ı Kerİm´den şu ayetleri misal olarak verebiliriz:

Hayır işleyin! Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Hac/77)

İyilik etmek (=birr) ve (fenalıktan) sakınmak (=takva) hususunda birbirinizle yardımlasın.

(Mâide/2)

Bir insanı dirilten (yaşamasını sağlayan) sanki bütün insanları di­riltmiş gibi olur. (Mâide/32)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Kim bir mü´minin dünya gamlarından bir gamını giderirse Allah da onun kıyamet günündeki gamlarından bir gamını giderir. Kim, darlıkta olan bir kimseye karşı kolaylık gösterirse Allah da ona dünya ve ahiret darlıklarında kolaylık ihsan eder. Kim bir müslümanı(n ayıplarını) örterse, Allah da onun dünya ve ahirette ayıplarını örter. Müslüman bir kul, din kardeşinin yardımında bulundukça Allah da onun yardımında bulunur.[1]

Bir yetimi büyüten kişiyle ben, cennette şunun gibiyiz.[2]

Rasûlullah böyle derken şehadet parmağı ile orta parmağını göstermiş ve böylelikle cennette o kişiyle birlikte olacağını kasdetmiştir.

İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.[3]

Terkedilmiş Çocuğu Almanın Hükmü

Terkedilen çocuğu bulan kişinin onu alıp büyütmesi ve terbiye et­mesi güzel birşeydir, O memleket halkı üzerine, o çocuğu alıp büyütmek ve terbiye etmek farz-ı kifaye´dir. Terkedilen çocuk, alınmaz da ölürse o köydeki veya o mıntıkadaki veya o memleketteki tüm insanlar bundan mesul olurlar. Eğer bir kişi terkedilen çocuğu alıp büyütür ve terbiye ederse, o memleketteki halkın tümü mesuliyetten kurtulur. Bunun delili şu ayettir:

Bir nefse karşılık veya yeryüzünde yapılan bir fesada karşılık değil de sebepsiz yere bir nefsi öldüren, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Bir nefsi dirilten de sanki bütün insanları diriltmiş gibi olur. (Mâide/32)

Öldürmek mutlaka bir kişiye saldırıp vurmakla olmaz, bir kişinin yaşamasını sağlamak elinde olduğu halde ona yardım etmemek, (meselâ aç bir insana yemek vermemek veya terkedilmiş bir çocuğu olduğu yerde bırakarak onu ölüme terketmek) de öldürmek sayılır.

Terkedilmiş Çocuğu Alırken Şahit Tutmak

Terkedilmiş bir çocuk bulan kişinin, çocuğu alırken -çocuğun hürri­yet ve nesebinin korunması için- şahit tutması vacibdir. Çocukla beraber bulunan para ve diğer şeyler için de şahit tutulmalıdır. Böylece kişi itham olunmaz. Çocuğu bulup alan kişi emin ve adaletli bir kimse de olsa, şahit tutması gerekir.

Terkedilmiş Çocuğu Alan Kişide Bulunması Gereken Şartlar

Yukarıda zikrettiğimiz hükümler, terkedilmiş çocuğu almanın hükümleriydi. Terkedilmiş çocuğun mesuliyetinin, o memlekette yaşayan herkesin üzerine olduğunu, onlardan birisi o çocuğa sahip çıktığında, mesuliyetin o memleket halkı üzerinden kalktığını belirtmiştik. Çocuğu alan kişide bulunması gereken şartlar şunlardır:

1. Terkedilmiş çocuk hükmen müslüman olduğunda, o çocuğu alan kişinin müslüman olması şarttır.

Ancak terkedilmiş çocuk kâfir bir ana-babadan olup da hükmen kâfir olursa, kâfir bir kişinin onu almasında sakınca yoktur.

2. Terkedilen çocuğu alan kişinin adil bir kimse olması gerekir.

Fasık bir kişinin, terkedilmiş bir çocuğu almasına devlet engel olmalıdır.

3. Terkedilen çocuğu alan kişi reşid olmalıdır.

Terkedilmiş çocuğu, reşid olmayan bir kişi aldığında çocuk ondan geri alınır. Çocuğu alan kişi reşid olur da çocuğu aldıktan sonra bunarsa, çocuk onun yanında bırakılmaz. Malında tasarruf yetkisi olmayan kişinin yanında da çocuk bırakılmaz.

4. Terkedilmiş çocuğu alan kişi mukim olmalıdır.

Çocuğu alan kişi sefere çıkmak veya başka bir memlekete gitmek is­terse, çocuğu ondan almak vacib olur. Zira çocuğu köle olarak sat­masından veya benzer birşey yapmasından emin olunamaz. Tüm bu hü­kümler, hâkimin gözetim ve kararıyla uygulanır. Çünkü hâkim, velisi ol­mayanın velisidir. Bu bakımdan bulunan bir çocuğun velayeti hususun­daki hüküm hâkime aittir.

´

Alınan Çocuğun Nafakası

Terkedilmiş bir çocuğun ya malı vardır veya yoktur. Eğer malı varsa, bu mal onun mülkü olarak kabul edilir. Gerekli şartlara sahip olarak çocuğu alan kişi, hâkimin izniyle o maldan çocuk için sarfeder. Eğer hâ­kimden izin almadan o maldan sarfederse, onu geri ödemekle mükellef tutulur. Nitekim bir yetimin velisinin yanında bir emaneti olur da veli hâ­kimden müsaade almadan o emanetten çocuğa sarfederse, o emanetin benzerini veya kıymetini ödemekle mükellef kılınır. Evet bu mal, ancak hâkimin izniyle sarfedilebilir. Çünkü bu malın velayeti, baba ve dede ha­riç hiç kimseye verilmemiştir. Bu nedenle terkedilmiş bir çocuğu alan kişiye böyle bir hak haydi haydi verilmez. Hâkim, velisi olmayan kişinin mutlak velisi olduğundan, çocuğun malında tasarruf etmek için hâkim­den izin almak gerekir. Eğer kişi çocuğun malından, hâkimden izin al­madan çocuk için sarfederse, velayet devreye girer.

Terkedilmiş Çocuğun Malı Yoksa, Nafakası Beyt´ul-Mal´dan Karşılanır

Terkedilmiş çocuğun malı yoksa, onun nafakasını beyt´ul-mal´dan karşılamak vacibdir. Bu nafaka mesâlih-i amme payından verilir. Çünkü beyt´ul-mal bu gibi durumlar için vardır. Bu hüküm, icma ile sabit olmuştur.

Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer, terkedilmiş çocuğun nafakası hu­susunda sahabîlerle istişare etti. Sahabîlerin tümü, terkedilmiş çocuğun nafakasının beyful-maî´dan verilmesi gerektiğini söylediler.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Kim bir mal bırakırsa o mal kendi mirasçılarına aittir.[4]

Kim de üzerinde bir borç varken ölürse, o borcu ödemek bana aittir.

Biriniz ölür de bir borç veya evlad-ı iyâl bırakırsa ben onun velisiyim.[5]

.Bu hadîsler terkedilmiş çocuğun malı olmadığında, onun nafaka­sının beyt´ul-mal´dan karşılanması gerektiğine umumi olarak delâlet etmektedir.

Terkedilmiş Çocuk Büyüdüğünde Beyt´ul-Mal´dan Karşıla­nan Nafakanın Bedeli Geri Alınır mı?

Terkedilmiş çocuğa beyt´ul-mal´dan verilen nafaka, çocuk büyüyüp zengin olduktan sonra geri alınmaz. Zira bu pafaka ona borç olarak verilmerniştir. Terkedilmiş çocuğa beyt´ul-mal´dan verilen nafaka, tıpkı ko­canın karısına, babanın evladına verdiği nafaka gibidir; yani bu nafaka, çocuğun hakkıdır.

Beyt´ul-Mal´da, Terkedilmiş Çocuğa Verilecek Nafaka Olmadığında Ne Yapılmalıdır?

Beyt´ul-mal´da, terkedilmiş çocuklara verilecek nafaka olmadığında, idarecinin zenginlerden borç alıp o çocukların nafakalarını karşılaması vacibdir. Bu borç daha sonra beyt´ul-mal´dan ödenir.

Terkedilmiş Çocuğa Gösterilmesi Gereken İhtimam

Yukarıda zikredilen hükümlerden, terkedilmiş çocuğun bakım ve gö­zetiminin, terbiyesinin ve ona gösterilecek ihtimamın Allah katında çok büyük bir derecesi olduğu anlaşılmış olmalıdır. Bu bakımdan terkedilen çocuk ihmal edilir de zayi olursa, devlet ve toplum günahkâr olur. Çünkü devlet o çocuğun bakımından, gözetiminden ve terbiyesinden sorumludur. Devlet o çocukların masraflarını karşılamak zorundadır. Eğer devletin parası yoksa, zenginlerden borç alıp çocukların masraflarını karşılanmalıdır. Daha sonra aldığı borcu, sahiplerine ödemelidir.

Terkedilmiş Çocuğun Bakım ve Gözetimini Üstlenmek, Onun Evlat Edinilmesini Caiz Kılmaz

Terkedilmiş çocuğun terbiyesine, bakım ve gözetimine verilen bu önem, onun evlat edinilmesini caiz kılmaz. Terkedilmiş çocuğu evlat edinmek, evlat edinen kişiyle o çocuk arasında bir neseb bağı meydana getirmez. Allah Teâlâ, terkedilmiş çocuğun bakım ve gözetimini üstlen­mekle onu evlat edinmeyi kesin olarak birbirinden ayırmıştır. Terkedilmiş çocuğun bakım, gözetim ve terbiyesini üstlenmek vacibdir, bunun kaynağı da İslâmî kardeşlik ve insanî merhamettir. Evlat edinmenin amacı ise yeni bir neseb oluşturmaktır ki bu haram kılınmıştır. Çünkü neseb, nikâh ve doğumla sabit olur. Terkedilmiş çocukla, onun bakım ve gözetimini üstlenen kişi arasında böyle birşey yoktur. Yabancı bir çocuğu evlat edinmek, onu mirasçı yapmak anlamına gelir, bu da diğer mirasçılara zulümdür. Zira Allah Teâlâ, o çocuğa böyle bir hak vermemiştir. Yabancı bir çocuğu evlat edinmek, Allah´ın helâl kıldığı birtakım şeyleri haram, haram kıldığı birtakım şeyleri de helâl kılmak anlamına gelir. Çünkü evlat edinilen çocuk, tıpkı öz çocuk gibi kabul edilip onunla aynı haklara sahip olmaktadır; öz çocuğa haram olanlar ona da haram, öz çocuğa helâl olanlar ona da helâl kılınmış olmaktadır. Oysa evlat edinen kişinin hanımı, kızı ve diğer mahremleriyle evlenmek-öz çocuğa olduğu gibi- evlat edinilen çocuğa haram değildir. Evlat edi­nilen çocuğun onlara bakması, onlarla halvet olması -Öz çocuğa olduğu gibi- helâl değildir. Bir çocuğu evlat edinmekle bu hükümler tam tersine döndürülmüş olmaktadır. İşte bu nedenlerden ötürü Allah Teâlâ evlat edinmeyi haram kılmıştır. Çünkü evlat edinmek, soy (neseb) icat etmek ve gerçek nesebin haklarını ve hükümlerini, icat edilen nesebe de ver­mek anlamına gelir. İslâm, kişiyi evlat edinmekten müstağni kılacak bir yol göstermiştir, bu da terkedilmiş, fakir ve yetim çocukların terbiyesini, bakım ve gözetimini üstlenmektir. Böylece müslümanlar mesuliyetlerin en ağırını, en önemlisini ve en tehlikelisini yüklenmişlerdir.

Evlat Edinmenin Haram Olduğunun Delili

Evlat edinmenin haram olduğunun delili şu ayettir:

Allah bir adamın içinde iki kalp kılmadı. Kendilerine zıhar yaptığınız hanımlarınızı da analarınız kilmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız yapmamıştır. Bunlar ancak sizin ağızlarınızda (söylediğiniz) sözleri-nizdir. Allah hakkı söyler ve O doğru yola hidayet eder. Onları (evlatlıklarınızı) babalarının isimleriyle çağırın. Bu Allah´ın nezdinde daha makbuldür. Eğer babalarını bilmiyorsanız, zaten onlar din kardeşleriniz ve yardımcılarmızdır. Eğer bir yanlışlık yaparsanız üze­rinize bir vebal yoktur. Fakat kalpleriniz kasıtla hareket ederse (vebal altına girersiniz). Allah bağışlayan ve acıyandır. (Ahzab/4-5)

Cahiliyye Usûlüne Dönmek

Gümünüzde bazı kesimler İslâm´dan önceki cahiliyye usûlüne dönmüşlerdir. Çocuğu olmayan bazı insanların, yetimhanelere giderek oradaki çocuklardan evlat edindiklerini, onları kendi neseblerine (üzerlerine) kaydettirdiklerini müşahade ediyoruz. Oysa böyle yapmakla Allah´ın haram kıldığını helâl, helâl kıldığını da haram yapmış olmak­tadırlar. Çünkü onlar, Kur´an ve Sünnet´in haram kıldığı, menettiği birşeyi yaparak Kur´an ve Sünnet´in emrini çiğniyorlar. Hatta onların yaptığı cahiliyye ehlinin yaptığından daha kötüdür. Zira onlar fBu bizim öz evladımız değil, evlatlığımızda´ diyorlardı, fakat bugünküler, onların öz, evlatları olduklarını iddia ediyorlar. Böylece aileden olmayan bir kişiyi aileye dahil ediyorlar. Evlat edinilen çocuğa haram olan şeyleri -meselâ o ailedeki kadınlarla halvet olması, onlara bakması haramken- helâl kılmış oluyorlar. Ona helâl olan şeyleri -meselâ o ailedeki kadınlarla evlenmesi helâl iken- haram kılmış oluyorlar. Ayrıca evlat edinilen çocuk mirasçı yapılarak gerçek mirasçıların hakkı ellerinden alınıp hakkı olmayan bir kişiye veriliyor. Evlat edinmenin mahzurları bunlarla da bitmiyor, daha başka fitne ve fesada da sebep oluyor.

Evlat edinen ki.i.er bilerek veya bilmeyerek «aht kıyamet gününde şiddetli azaba mustehak oluyorlar iyilik yaptıklarını zannetmektedirler. mahsustur.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Müslim/2699, (Ebu Hüreyre´den) ?

[2] Buharî/5679, (Sehl b. Sa´d´dan)

[3] Tirmizî/1923, (Cerir b. Abdullah´tan)

[4] Bubarî/2268-2269; Müslim/l6l9

[5] Müslim/1619