Diyetler

Diyet´in Mânâsı

Diyet, lugatta kan bedeli anlamına gelir. Muhtar´us-Sıhahta şöyle denilmektedir: Diyet kelimesi, diyât kelimesinin tekilidir. Diyet´in ıstılahı mânâsı, öldürme veya yaralamadan ötürü verilen maldır. Bu mal, deve veya devenin kıymeti olarak verilir.

Diyet´in Çeşitleri

Diyet, düşmanlığın çeşidi bakımından iki kışıma ayrılır:

A. Nefs (can) diyeti

Bu, kasden öldürmenin karşılığıdır. .

B. Azaların diyeti

Bu da bir uzvun veya bedenin herhangibir yerinin kesilmesi veya yaralanması karşılığında verilen maldır.

Ayrıca diyet, düşmanlıkta kasdın varlığı ve yokluğu bakımından da iki kışıma ayrılır:

a. Ağır diyet

Bu, kasden veya kasda benzer cinayetin karşılığıdır.

b. Hafif diyet

Bu da kazaen (yanlışlıkla) öldürmenin karşılığıdır. Diyet´in Miktarı

Daha önce de söylediğimiz gibi diyet, ya cana kasda (Ölüme) veya azalara (ölümden daha hafif) saldırılara veya daha da hafif yaralara karşılık verilen bedeldir.

Nefsin (Can) Diyeti

Daha önceki bahislerde kati in çeşitlerini izah etmiştik. Bunlar kasden öldürme, kasden öldürmeye benzer öldürme ve kazaen (yanlışlıkla) öldürmedir. Bu üç çeşit kati-in diyeti de 100´er devedir, Ancak öldürülen kişinin velîlerine verilmesi halinde diyetin keyfiyetinde değişiklik sözkonusu olur. Fakat diyetin sayısı değişmez. Bu değişikliği şu şekilde izah edebiliriz;

1. Kasden , Öldürmenin Diyeti.

Kasden öldürmede aslolan kısastır. Ancak maktulün velîleri bu haklarından vazgeçerek katili affedip diyet alabilirler. Eğer maktulün velîleri katili affeder de diyet almaya karar verirlerse diyet, katlin çeşidine göre şu şekilde verilir; Kasden öldürmenin diyeti, 30 tane üç yaşında deve, 30 tane beş yaşında deve, 40 tane gebe devedir. Eğer o memlekette deve yoksa, develerin bedeli verilir. Bu diyetin ertelenmeden katilin malından -müeccel olmayıp muaccel olarak- alınması vacibdir.

2. Kasden Öldürmeye Benzer Öldürmenin Diyeti

Kasden öldürmeye benzer öldürmenin diyeti de 100 devedir. Bu da şu şekil ödenir: 30 tane üç yaşında deve, 30 tane beş yaşında deve, 40 tane gebe deve verilir. Kasden öldürmenin diyeti ile kasda benzer öldürmenin diyeti arasındaki fark şudur: Kasden işlenen cinayette, katil diyeti bizzat ödemek zorundadır. Kasden öldürmeye benzer öldürmede ise katil diyeti bizzat ödemek mecburiyetinde değildir. Kasden öldürmeye benzer cinayetin diyeti, katilin akile denilen akrabalarına tevzi edilir ve üç yılda ödenir. Akile, katilin asabeleridir, yani babalan, dedeleri, çocukları ve torunları haricindeki akrabalarıdır.

3. Kazaen Öldürmenin Diyeti

Kazaen adam öldürmenin diyeti de 100 devedir. Ancak bu develer beş çeşit deve üzerinden verilir. Kazaen öldürmenin diyeti de şöyledir: 20 tane iki yaşında deve, 20 tane üç yaşında dişi deve, 20 tane üç ya­şında erkek deve, 20 tane beş yaşında devedir. Bu diyet de katilin asabeierine tevzi edilir ve üç yılda ödenir.

Diyeti Affetmek

Diyet, maktulün velîlerinin hakkı olduğundan, onlar isterse affe­debilirler. Velîler dilerlerse diyetin tamamını, dilerlerse de bir kısmını affetme yetkisine sahiptirler. Çünkü Allah Teâlâ diyeti, kulun hakkı olarak, insanlar arasındaki ilişkilerin devamı için, kalplerdeki kin ve buğzun giderilmesi için meşru kılmıştır. Hak sahibi, hakkından vazgeçtiği takdirde bu çok daha efdaldir.

Ey iman edenler! Öldürmelerde üzerinize kısas farz kılındı. Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle ve kadına karşılık kadın (kısas edilir). Fakat (katil) bir kimse, kendi lehine (ölenin) kardeşi tara­fından affedilirse, artık (maktulün velîsi) örfe uygun olarak (diyeti) tahsil etsin, (katil de) güzel bir şekilde (diyetini) ödesin. Bu uygu­lama rabbinizden size bir hafiflik ve rahmettir. Bu (antlaşmadan) sonra (anlaşma şartlarına) tecavüz eden kim olursa olsun, onun için elem verici bir azap vardır.

(Bakara/178-179)

Fakat (sizin) affetmeniz takvaya daha yakındır. Aranızdaki iyiliği unutmayın. Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı görendir.

(Bakara/237)

Azaların ve Bedenin Diğer Yerlerinin Diyeti

Hzuvların ve bedenin diğer yerlerinin diyeti, yaranın şiddetine ve uzvun ehemmiyetine göre değişir. Eğer ellerden biri mafsalından kesilmiş olursa, tam diyet vacib olur; ayaklardan biri, burnun bir tarafı veya burnun yumuşak kısmı, ellerin ikisi, kaşların ve kirpiklerin tamamı, dudakların ikisi kesilirse ve gözler kör edilirse, bütün bunlarda tam diyet verilir. Azaların çalışamaz hale gelmesi halinde, hükmün ne olduğu yukarıda zikredilmişti.

Ebubekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm babasından, o da de­desinden şöyle rivayet etmektedir: "Rasûluîlah (s.a) Yemen halkına bir mektup gönderdi. Mektupta şunlar yazılıydı; Kim sebepsiz yere birini öldürür, bu da delil ile sabit olursa katile kısas uygulanır. Ancak maktulün velîleri kısastan vazgeçip diyete razı olurlarsa, adam öldür­menin diyeti 100 devedir. Burun tamamen kesilirse tam diyet ödenir. Dilin kesilmesinde de tam diyet ödenmesi gerekir. İki dudağın kesilmesi durumunda da tam diyet ödenir. Yumurtalar için de tam diyet ödenir. Tenasül uzvunun kesilmesi halinde de tam diyet verilir. Bilek, kemiğinin kırılmasında da tam diyet verilir. İki gözün kör edilmesi halinde de tam diyet ödenir. Bir ayak için yarım diyet, beyin zarına ulaşan yaralamada üçtebir diyet, kafayı veya karnı delen yaralamalarda üçtebir diyet verilmesi gerekir. Kemikleri yerinden oynatan yaralamalarda diyet 15 devedir. El ve ayak parmaklarından herbirinin diyeti 10 devedir. Her dişin diyeti 5 devedir. Kemiğe ulaşan yaralamalarda diyet 5 devedir.

Kadın öldüren erkek öldürülür. Diyeti altın olarak vermek isteyenler 1000 dinar (altın) vermelidirler".[1]

Diyetin yarısının veya daha azının vacib olduğu durumların bir kısmı yukarıda geçen hadîste zikredildi. Buna binaen tek ele, tek ayağa, tek göze, tek kulağa ve iki göz kapağına karşılık -yukarıda geçtiği gibi-yarım diyet, yani 50 deve verilir. İster ayak ister el olsun parmaklardan birinin diyeti 10 devedir. Her kirpiğin diyeti, diyetin 1/4´i, yani 25 devedir. Bir dişin diyeti 5 devedir. Zapt u rapt altına alınamayan yaraların ve fazla parmak gibi menfaati olmayan azaların diyeti de hâkimin takdir ettiği hükümet denen maldır.

Hükümet´in Mânâsı
;

Bazı cinayetlerin (yaralamaların) üzerine - hükümet (hâkimin takdir ettiği malî ceza) terettüb ettiğini söylemiştik. Peki bu hükümet nedir? Hükümet, diyetin bir parçasıdır, cinayete maruz kalan (yaralanan veya bir yeri kesilen) kişiye verilir.

Bu kısım, cinayete maruz kalan kişinin üzerinde bulunduğu sıfatlarla birlikte takdir edilir. Yara iyileşmeye yüz tuttuğunda, yaranın derinliğiyle birlikte kıymet takdir edilir. Ne kadar eksilmişse, diyetin onun kıymetinde verilmesi vacibdir. Çünkü bedenin tümü için tam diyet verilmektedir. Öyleyse bedenin parçaları için de diyetin parçaları verilir. Eğer cinayetten (yaralamadan) önce kıymeti 100 deve ise, cinayetten sonra kıymetinin kaç deve olduğu uzmanlar tarafından tayin ve takdir edilir. Eğer uzmanlar, cinayetten sonra kıymetinin 90 deve olduğunu söylerlerse, diyet olarak 10 deve verilir; yani adam öldürme diyetinin onda biri verilir. Bu hüküm cinayete maruz kalan kişinin hür, erkek ve müslüman olmasına göredir. Takdir edilen ve hükümet denen cezanın, azanın diyetine ulaşmaması şarttır. Eğer bu dereceye ulaşırsa hâkimin onu eksiltmesi gerekir. Mukadder değilse diyetin meblağına ulaşmaması şarttır.

Bu cezaya hükümet denilmesinin sebebi, bu cezanın hâkimin hükmüyle tesbit edilmesidir. Her ne kadar hâkimin dışındaki kişiler.de bu hususta ictihad ederlerse de onların içtihadının hiçbir etkisi yoktur.

Kadınının Diyeti

Kadının1 diyeti -yukarıda zikrettiğimiz hususların tümünde- erkeğin diyetinin yansıdır. İster öldürmede, ister uzuvların kesilmesinde, ister yaralamada, isterse de uzuvların menfaatinin izalesinde olsun hüküm değişmez.. Bunun delili şu hadîstir:

Kadının diyeti, erkeğin diyetinin yarısıdır.[2]

İbn Şihab, Mekhul ve Atâ´dan şöyle rivayet ediyor: ´Biz nasa (insanlara) yetiştik. Müslüman ve hür kişinin, Peygamber zamanındaki diyeti 100 deve idi. Hz. Ömer o diyeti, meskun yerlerde yaşayanlar için 1000 dinara veya 12.000 dirheme çevirdi. Hür ve müslüman olan kadının diyeti, eğer cani meskun yerlerde yaşayanlardan ise 500 dinardır. Cani bedevîlerden biri ise kadının diyeti 50 devedir. Çünkü bedevinin altın veya gümüş bulması zordur´.[3]

Kadının diyetinin, erkeğin diyetinin yarısı kadar olmasının nedeni, diyetin malî bir menfaat olmasıdır. Şeriat, malî menfaatlerde -tıpkı mirasta olduğu gibi- kadını erkeğin yarısı gibi kabul etmiştir. Bu durum, hem erkeğin, hem de kadının tabiatına uygun düşen gerçek adalettir.

Ceninin Diyeti

Anne karnında bulunan ceninin azalan oluşmaya başladığında, cani ona karşı bir cinayet işlediğinde hür ve müslüman bir cenine karşı cinayet işlemiş sayılır. Bu ceninin erkek veya kız olması meseleyi de­ğiştirmez. Meselâ bir kişi, hamile bir kadının karnına bir darbe vurur da cenin ölü olarak annesinin karnından çıkarsa, caniye gurre denilen ceza tatbik edilir, karşı tarafın köle veya cariye ya da diyetin 1/10´inin yarısını vermesi gerekir ki bu da 5 devedir. Eğer deve yoksa, 5 devenin kıymetini vermesi gerekir. Bazıları ´Deve bulunmadığı takdirde 50 dinar vermesi gerekir´ demişlerdir.

Cenin için diyetin vacib olduğunun delili, Ebu Hüreyre´nin rivayet ettiği şu hadîstir: ´Hz. Peygamber (s.a), kadının cenini hakkında semeni, diyet bedelinin onda birinin yarısına ulaşan erkek veya dişi bir köle hükmetti´.[4]

Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmektedir: ´Huzeyl kabilesinden iki kadın birbiri ile dövüşüp bunların biri diğerine bir taş attı; kadını ve karnındaki cenini öldürdü. Müteakiben Rasûlullah (s.a) nezdinde davalaştilar. Rasûlullah, ceninin diyetinin, tam diyet bedelinin 1/10´inin yarısına ulaşacak erkek veya dişi bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyetinin de katil kadının asabesi (erkek akrabaları) üzerinde olmasına hükmetti[5]

Muğire b. Şube´den şöyle rivayet edilmiştir: Ömer b. Hattab, kadının cenini hususunda sahabe ile istişare etti. Muğire şöyle dedi:

- Rasûlullah (s.a) ceninin diyeti hakkında erkek veya dişi bir köle ile hükmetti.

- Senden başka buna şahitlik edecek birini getir.

Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme kalkarak Rasûlullah´m bu şekilde hükmettiğine şahitlik etti.[6]

Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmektedir: Tluzeyl kabilesinden iki kadın birbiri ile dövüşüp bunların biri diğerine bir taş attı. Taş atan kadın, öteki kadını ve onun karnındaki cenini öldürdü. Müteakiben Rasûlullah (s.a) nezdinde davalaştılar, Rasûlullah, ceninin diyetinin, tam diyet bedelinin î/10´inin yansına ulaşacak erkek ve dişi bir köle olduğuna hükmetti. Kadının diyetinin de katil kadının asabesi (erkek akrabaları) üzerine olduğuna hükmetti. Ölen kadına, onun çocuklarını ve onunla beraber bulunanları mirasçı kıldı. Bunun üzerine Hamel b. Nâbiğa el-Huzelî (kafiyeli bir üslûb ile) şöyle dedi:

- Ey Allah´ın Rasûlü! Henüz içmeyen, yemeyen, söz söylemeyen ve ses bile çıkarmayan çocuğun diyeti ile nasıl mahkum olur? Bunun benzeri hükümler batıl olur.

Rasûlullah (s.a) da bu kişinin söylediği seçili sözlerden ötürü şöyle buyurdu:

- Bu adam ancak kâhinlerin kardeşlerindendir.[7]

Hz. Ömer´in, meskun yerlerde yaşayanlar için diyeti, 1000 dinar olarak takdir ettiğini söylemiştik. Buna göre diyetin 1/10´inin yarısı 50 dinardır.

Hamile kadını korkutarak ceninin düşmesine sebep olmak da hamile kadına vurup ceninin düşmesine sebep olmak gibidir; zira rivayet edildiğine göre Hz. Ömer bir kadını huzuruna çağırdı. Kadın hamleydi, korktuğu için çocuğunu düşürdü. Bunun üzerine Hz. Ömer sahabîlerle istişare etti. Bazıları ´Senin üzerine diyet vacib olmaz, çünkü sen halkı

Diyetler idare edip çeki-düzen verensin´ dediler. Fakat Hz. Ali, diyet ödenmesi gerektiğine hükmetti. Hz. Ömer de Hz. Ali´nin fetvasıyla amel etti.

Hamile kadın, bilerek çocuğunu düşürürse, meselâ ilaç içerse, kadına, tam diyetin 1/10´inin yansım diyet olarak vermesi vacib olur. Bu diyet, düşürülen çocuğun mirasçılarına verilir, fakat kadının kendisi bu diyete ortak olamaz. Çünkü kendisi katildir, katil de maktulün mirasçısı olamaz. Zaruret olmaksızın cenini düşüren doktorlar da diyet ödemeye mahkum edilir. Burada şu hususu da belirtmemiz gerekir: Diyetle beraber -daha sonra izah edileceği gibi- kefaret de lazım gelir.

Ceninin Diyetinin Vacib Olmasının Şartlan Ceninin diyetinin vacib olması için birtakım şartların bulunması gerekir ki bu şartları şöyle sıralayabiliriz:

1. Hamile kadına karşı işlenen cinayet (kadının karnına vurmak, ağzına ilaç koymak gibi) cenine tesir edecek türden olmalıdır. Hafif bir tokat, hafif bir yumruk ve benzeri darbeler cenine zarar vermez.

2. Cenin, anne karnından düşmüş olmalıdır. Bir kişi, hamile bir kadına vurup öldürse, cenin de düşmese ceninin diyeti olmaz. Ceninin varlığının tahakkuk etmesi için, anne karnından düşmesi gerekir.

3. Düşen ceninin ölü olması şarttır. Eğer cenin diri olarak düşüp bir müddet yaşadıktan sonra ölürse, anneye vuran kişinin ceninden ötürü diyet vermesi gerekmez. Çünkü zahiren bu durum, ceninin başka bir se­bepten öldüğüne delâlet eder. Cenin düştüğü anda ölürse veya düştük­ten sonra bir müddet elemdar olarak yaşayıp ölürse, tam diyet verilmesi vacib olur. Çünkü onun diri olduğu kesin olarak sabit olmuştur. Bu dirilik ister ağlamasıyla, ister nefes alıp vermesiyle, ister emmesiyle, ister. hareket etmesiyle sabit olsun durum değişmez. Cenin, darbe nedeniyle ölen kadının rahminden ölü olarak düşerse diyet vacib olur,

Ehl-i Kitab´ın Diyeti

Ehl-i kitab, yahudi ve hristiyanlardır. Ehl-i kitab, zımmî, ahidii veya eman altındaysa kanı ve malı masum olur. Bu durumda öldürülürse, onun diyeti müslümanın diyetinin 1/3´i kadardır. Diğer meselelerde de bu oran geçerlidir.

Bunun delili Amr b. Şahid´in babasından, onun da dedesinden rivayet ettiği şu hadîstir: ´Rasûlullah (s.a) bir mü´minin ehl-i kitab´dan birini öldürmesi halinde onun-diyetinin 4000 dirhem olduğuna hüknetti O donemde 4000 dirhem, bir müslümanın diyetinin 1/3´i kadardı[8]

Rivayet edildiğine göre Hz. Ömer ve Hz. Osman, ehl-i kifâb´ın - 1/3´i olduğuna hükmetmişlerdir [9] İyi bilin ki kim Allah ve Rasûlü´nün ahd u emanında bulunan mu-ahadeli bir nefsi (kişiyi) öldürüşe, muhakkak surette Allah´ın ahdini bozmuş olur ve o kimse cennetin kokusunu duyamaz. Oysa cennetin kokusu, yetmiş yıllık mesafeden duyulur.[10]

Mecusi´nin Diyeti -

Mecusi ve putperestin diyeti -eğer eman altında iseler- müslümanın diyetinin 1/10´inin 2/3´si kadardır. Bu oran tam diyetin 1/15´i demektir. Müslümanın diyeti 12.000 dirhem olduğuna göre, mecusi ve putperest´in diyeti 800 dirhem olmaktadır.

Hz. Ömer´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: ´Yahudi ve hristiyanın diyeti 4000 dirhemdir, mecusinin diyeti 800 dirhemdir´.

İmam Şafii şöyle diyor: ´Hz. Ömer, mecusi´nin diyetinin 800 dirhem olduğuna hükmetmiştir. Bu, müslümanın diyetinin 2/3´si kadardır; zira müslümanın diyeti 12.000 dirhem olarak takdir edilmiştir´.[11]

Hz. Osman´ın ve İbn Mes´ud´un da bu şekilde hükmettikleri rivayet edilmiştir. Bu hüküm sahabîîer arasında da yayılmıştı. Bu bakım üzerinde icma hasıl olmuştur.[12]

Kısas Suçu Nasıl Sabit Olur?
.

Kisas´ın mucibi iki şeyle sabit olur: 1. İkrarla sabit olur.

Kişi, kısası gerektiren bir fiil işlediğini ikrar ederse -bu ister öldürme, ister yaralama olsun- onun hakkında kısas sabit olur.

2. Beyyine (delil) ile sabit olur.

Beyyine de iki adil erkeğin şahitliğidir. Burada bir erkek, iki´ kadının şahitliği yeterli olmaz.

Tazminat Nasıl Sabit Olur?

1. İkrar ile sabit olur.

Kişi, başka birini kasda benzer şekilde veya hataen öldürdüğünü İkrar ederse veya kısas gerektirmeyen bir şekilde birini yaraladığım ikrar ederse, onun hakkında tazminat sabit olur.

2. Adil olan iki erkeğin şahitliği ile sabit olur.

3. Bir erkekle iki kadının şahitliğiyle sabit olur.

Zira malî hususlarda kadınların şahitliği kabul edilir. Malî hususlarda

iki kadının şahitliği, bir erkeğin şahitliğine denktir.

4. Bir erkeğin ve iddiacının yemini ile sabit olur.

Çünkü Hz. Peygamber bir yemin ve bir şahitle hüküm vermiştir.[13]

5. Kadı´nın bilmesiyle sabit olur.

Kadı, durumu bildiği zaman onunla hüküm vermesi caiz olur ve davah hakkında tazminat sabit olur.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Neseî, VIII57; İmam Ahmed, Müsned, U/217

[2] Beyhakî, VTII/95

[3] Beyhakî, Sünen, VIII/95, (Muaz b. Cebel´den)

[4] Buhari/6511, Müslim/1681

[5] Buharî/6511

[6] Buharî/6509

[7] Buhari/5426, Müslim/1681

[8] Abdurrezzak, Musannef, (Hz. Ömer ve Hz. Osman´dan da rivayet edilmiştir)

[9] imam Şafiî, el-Umm, V7/92, Rbu Dâvud/4542

[10] Tirmizî/l4O3

[11] İmam Şafiî, cl-Umm, VI/92

[12] Tekmiletu´i-Mecmû, XVII/375

[13] Müslim/1712